Davacının iş sözleşmesi ihbar tazminatı içermeyen ikale sözleşmesi ile sona erdiğinden ve ikalenin irade fesadına dayandığı da iddia ve ispat edilemediğinden kıdem tazminatının ikalede ödemeye esas alınan farkının hüküm altına alınması gerektiği-
Mahkemenin bedelde muvazaa iddiası konusundaki delillerinin, varsa davalının karşılık delillerinin sorulup toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, davalı borçlu ile davacı arasındaki alacağın gerçek olmadığını ileri sürülmesi halinde bu hususun araştırılmasının zorunlu olduğu zira alacaklının gerçek bir alacağının olmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının dinlenmesine imkan bulunmadığı-
Mahkemece ilk hüküm kurulurken dava dışı mirasçılar da dahil edilerek tüm mirasçılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişken, direnme hükmü sırasında, yalnızca dava açan mirasçı bakımından hüküm kurulmuş olmakla, yeni bir hüküm oluşturulduğu, hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesinin gerektiği-
Her ne kadar eski Medeni Kanunda eşler arasında cebri icra yasağı hükmüdüzenlenmiş ise de, birbirlerine karşı hukuksal ilişkiler nedeniyle dava açamayacaklarına dair bir düzenleme getirilmediğine göre; yeni Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden önce edinilmiş olan taşınmaz ile ilgili eşlerin birbirleriyle yaptıkları hukuksal tasarruflar nedeniyle dava açma olanaklarının mevcut olduğu–
Muuvazaa iddiasına dayalı davalarda, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi gerektiği- Davalıların evlilik tarihi ile mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik tarihinin aynı olduğu, tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı başkaca pek çok taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin kızından mal kaçırmak olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davalı oğlu ile davalı gelininin evliliği sırasında adetleri gereği altın ve ev yeri karşılığı hediye olarak verildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun davalı üçüncü kişiye muvazaalı olarak borçlanmasına ilişkin ve başlatılan takipte, alacağın diğer davalıya temlikine ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesi istenilmiş olup mahkemece borçlu aleyhine başlatılan takipte borçluya babasından intikal eden hisse için haciz konulmasına rağmen, 4 yıl boyunca satışa geçilmediği, bunun hayatın olağan akışına uygun olmadığı; ayrıca, davacının takibe başlamasından sonra da alacağın dahili davalıya temlik edilmesinin de muvazaalı olduğu" gerekçesi ile "davanın kabulüne" karar verilmiş olup mahkemece "davacı alacaklının icra takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline" şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Akrabalar arasındaki satış işleminin gerçekte bağış olduğunun kabulü gerekeceği-
Eldeki tasarrufun iptali davasının borçlunun iflasından önce açıldığı anlaşıldığından öncelikle davacının eldeki davayı takip edebilmesi için İflas İdaresinden İİK'nun 245 maddesi gereğince yetki alması, yetki aldığı takdirde eldeki davayı takip edebileceği aksi halde yetki alamadığı takdirde davanın İflas idaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın İflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekeceği-
Temlik işleminin, bu iki şirket arasında organik bağ bulunduğu ve 3. kişinin davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu gerekçesi ile iptaline karar vermek gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.