• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 600 - Yürürlükteki Kanunun 541 inci maddesini karşılamaktadır.

    Madde kaynak Kanunun 562 nci maddede olduğu gibi bu madde, üç fıkra hâline getirilmiştir. Hüküm değişikliği yoktur. Arılaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır.

    Maddede, vasiyet alacaklısının mirasçı değil, kişisel bir istem hakkı sahibi olduğu ve bu hakkı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa mirasçılara karşı ileri sürebileceği düzenlenmiştir. Mirasçıların bu konudaki yükümlülükleri onların mirasçılık sıfatına bağlı bulunduğundan, bu sıfatın kesinleşmesini sağ-layan mirasın kabulü ya da ret hakkının düşmesi anı, vasiyet alacaklısının hakkının muacceliyet anı olarak öngörülmüştür. Ancak, mirasbırakan bunun aksini kararlaştırarak muacceliyet anının başka bir tarihte olacağını öngörebilir.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 524 - Madde, yürürlükteki Kanunun 541. madde-sinin ilk iki cümlesini karşılamaktadır. Bu iki cümle, vasiyet alacaklısının, mirasbırakanın ölümü üzerine iktisap ettiği talep hakkını düzenlemektedir. Bundan sonraki cümle bu talebin yerine getirilmemesinin, yani vasiyet alacağının ifa edilmeme-sinin sonucunu belirlemektedir. Bu cümleye tasarıda müteakip maddenin birinci fıkrasında yer verilmesi uygun görülmüştür. Böylece, vasiyet alacağının konusunun bir malın teslimi veya bir davranış olması ile, intifa hakkı, irat, belli aralıklarla tekrarlanan edim veya sigorta alacağı olmasının sonuçları müteakip maddede bir araya toplanmıştır.

    İki fıkra hâlinde düzenlenen bu maddede ise, birinci fıkrada vasiyet alacaklısının hakkının niteliği; ikinci fıkrada bu talep hakkının ne zaman muaccel olacağı belirtilmiştir. Başlık, madde metnine uygun hâle getirilmiştir.’:

     

    «II. Vasiyet alacaklıları tarafından

    1. Talep

    Madde 524 - Vasiyet alacaklısı, vasiyeti ifa ile yükümlü kılınmış kimse varsa ona; yoksa, kanunî veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir talep hakkına sahip olur.

    Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet borç-lusunun mirası kabul etmesi veya red hakkının düşmesiyle muaccel olur.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Yürürlükteki metinde «vasiyeti ifa ile mükellef olan kimse» şeklinde uzun bir ibare ile ifade edilen kişiyi göstermek için, bir teknik terim olarak «yerine getirme yükümlüsü» denilmiş, terimler yukarıki maddelere uydurul-muş, ifade basitleştirilmiştir. «Muaccel» terimi yerine de, yu-karıki maddelerde olduğu gibi «ivedili» denilmiştir. Esasen bazı yasalarımızda ve özellikle yasama meclisleri iç tüzüklerinde «ivedi», «ivedilik» yerleşmiş ve bugün hiç yadırganmadan kullanılmakta bulunmuştur.

    2) Biçim değişikliği: 541 inci maddenin yürürlükteki met-ni, üç cümleden oluşmuş bir tek fıkra halindedir. Bunlardan herbiri müstakil bir kuralı kapsadığından bu cümleler, aslında olduğu gibi, ayrı ayrı fıkralar haline getirilmiştir.

    3) Hüküm değişikliği: Bu maddenin birinci fıkrasında esaslı bir kural değişikliği olmayıp, belli mal bırakma tasarrufunun yerine getirilmesi isteminin kişisel bir hak olduğu, aslına uygun olarak belirtilmiştir. İkinci fıkrada da ifade düzeltmelerinden başka bir değişiklik yoktur. Üçüncü fıkrada bir yandan ifade açıklanmış olmakla birlikte öte yandan, bırakılan belli malın, o tasarrufu yerine getirmekle yükümlü olanların kusuru yüzünden zarara uğraması veya yok olması halinde tazminat dava edebileceği bu fıkraya eklenmiştir. Gerçi bu nokta bir yandan 542 inci maddenin yaptığı yollamaya dayanılarak Borçlar Hukuku kurallarıyla,öte yandan yukarıda 465 inci maddenin son fıkrasındaki kural ile sağlanmış sayılabilirse de, herhangi bir tereddüte yer kalmaması için bu maddede kendi ye-rinde açıklığa kavuşturulması gerekli görülmüştür; zira bu fıkranın şimdi yürürlükte olan metninde sadece iki nokta, yani bırakılan şey belli bir mal ise o malın, eğer bırakılan şey belli bir işin yapılması olup bu yapılmamışsa buna karşılık bir tazminatın dava edilebileceği düzenlenmiş, bırakılan belli malın za-rara uğraması veya yokolması durumunda ne yapılacağı düşü-nülmemiştir. Eğer yollama yapılmak gerekirse, adı geçen iki hususun da kaldırılıp yukarıki maddelerle yetinilmesi gerekirdi. Yok eğer bunlar asıl yeri olan 541 inci maddede düzenlenecekse o zaman açık bırakılan üçüncü ihtimalin eklenmesi suretiyle bu fıkranın tamamlanması lâzım gelirdi. Medenî Kanun Komis-yonu bu son yolu tercih etmiş ve üçüncü fıkrayı böylece tamamlamıştır.’:

     

    «III. Belli mal bırakılanların durumu

    I. Edinme

    Madde 541 - Ölüme bağlı bir tasarrufla kendisine mal bırakılan kimse, bu tasarrufun yerine getirilmesini, eğer yerine getirme yükümlüsü tasarrufta gösterilmişse ondan, gösterilmemişse kanunî veya atanmış mirasçılardan, kişisel bir hak olarak, isteyebilir.

    Tasarrufta başka türlü kural yoksa, bu istem hakkı, yerine getirme yükümlüsünün mirası kabul ettiği ve reddetmesine im-kân kalmadığı tarihte ivedili olur.

    Yerine getirme yükümlüleri veya mirasçılar, yükümü yeri-ne getirmezlerse, belli mal bırakılan kimse onlardan; bırakılan malı, eğer mal onların kusuru ile hasara uğramış veya yok olmuşsa veya yerine getirilmeyen belli mal tasarrufunun konusu herhangi bir işin görülmesinden ibaretse, tazminat isteyebilir.»