-
6098 Sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi
818 sayılı Borçlar Kanununun 66 ncı maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 81 inci maddesinde, sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılacak davanın tâbi olduğu zamanaşımı süresi düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 66 ncı maddesinin kenar başlığında kullanılan “D. Müruruzaman” şeklindeki ibare, Tasarının 81 inci maddesinde “D. Zamanaşımı” şeklinde değiştirilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 66 ncı maddesinin birinci cümlesinde kullanılan “mutazarrır olan taraf aleyhinde” ibaresi de, Tasarıda geri verme borcunun alacaklısını ifade etmek üzere, “diğer taraf” şeklinde değiştirilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 66 ncı maddesinin son cümlesinde kullanılan “…borç teşkilinden ibaret ise” şeklindeki ifade, Tasarının 81 inci maddesinin ikinci fıkrasında “zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması” şekline dönüştürülmüştür.
818 sayılı Borçlar Kanununun 66 ncı maddesinde öngörülen bir yıllık kısa zamanaşımı süresi, Tasarıda iki yıla çıkarılmıştır. Bununla birlikte, aynı maddede öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi korunmuştur. Sebepsiz zenginleşmenin kanunda düzenlenmesinin amacı, iki mal varlığı arasındaki sebepsiz değer kaymasının geri verilmesinin sağlanmasıdır. Zenginleşenin geri verme borcunun doğumu için kusurlu olması şartının aranmaması nedeniyle, meselâ doğal bir olay olan rüzgârın etkisiyle komşu tarlaya sürüklenen ekinleri, bu tarla malikinin geri vermekle yükümlü olduğu göz önünde tutularak maddede, haksız fiil zamanaşımına ilişkin yirmi yıllık süreyle paralellik sağlanması uygun görülmemiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, geri verme borcunun alacaklısı durumundaki diğer tarafa “daimî def’î hakkı” tanınmaktadır. Bu hükme göre, sebepsiz zenginleşmenin nedeni, diğer tarafın zenginleşene karşı bir borç tanımasında bulunması ise, diğer taraf, borç tanımasının geçersiz bir hukukî sebebe dayandığı iddiasıyla sebepsiz zenginleşme davası açma hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman, geçersiz hukukî sebebe dayanan borcu ifadan kaçınabilir. Meselâ, (B)’nin, (A)’ya sebebini belirtmeksizin, bin lira borçlu olduğunu kabul etmekle birlikte, borç tanımasının sebebini oluşturan borçlandırıcı işlemin (meselâ, konusu taşınır bir mal olan satış sözleşmesinin), (B)’nin ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz olduğunu varsayalım. Borç tanıması hakkında sebebe bağlı olmama ilkesinin geçerli olduğu, yani temel borçlandırıcı işlemin geçersizliğinden etkilenmeyeceği kabul edilirse (A), bu borç tanımasına dayanarak bin liranın ödenmesi istemiyle (B)’ye karşı alacak davası açtığı takdirde, (B) temel borçlandırıcı işlemin, ehliyetsizlik nedeniyle geçersizliğini, bir def’î olarak ileri sürüp ispat ederse, sebepsiz zenginleşme davası için öngörülen iki ve on yıllık zamanaşımı süreleri dolmuş olsa bile, (A)’ya karşı sebepsiz zenginleşme def’i ileri sürerek, her zaman bin liralık borcu ifadan kaçınabilir.
Öğretide tartışmalı olmakla birlikte, (B) tarafından yapılan bin liralık borç tanımasının, (A)’ya alacak hakkı kazandırmasının sebebe bağlı olduğu (yani, temel borçlandırıcı işlemin geçerliliğine bağlı bulunduğu) kabul edilirse, (B)’nin sebepsiz zenginleşme def’i ileri sürmesine de gerek olmaksızın, hâkimin, dosyadaki bilgi ve belgelerden, (B)’nin taşınır satış sözleşmesini yaptığı sırada ehliyetsizliği sonucuna varması durumunda, ehliyetsizlik bir itiraz niteliğinde olduğu için, bunu kendiliğinden göz önünde tutarak, davanın reddine karar vermesi gerektiği ileri sürülmektedir.