• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 592 - Yürürlükteki Kanunun 533 üncü maddesini karşılamaktadır.

    Kenar başlıklarıyla birlikte arılaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır.

    Yürürlükteki maddenin (1) numaralı bendinde yer alan «mirasçının... his-sesi hakkında» şeklindeki ifade metinden çıkarılmıştır. Zira mirasçılar arasında miras ortaklığı söz konusu olup, paylı bir hak sahipliği mevcut değildir. Bu nedenle maddede hisseden söz edilmesi isabetli görülmemiştir.

    Maddenin ikinci fıkrasında resmen yönetme görevini kimin yerine getireceği düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında, tereke yönetimininin mirasbırakanın veli veya vasisine verilmesi, bunda bir sakınca bulunmaması koşuluna bağlanmıştır. İsviçre Medenî Kanununun 554 üncü maddesinin beşinci bendinde bu husus vesayetle sınırlı olarak düzenlenmiştir. Ancak aynı ihtiyacın velâyette de doğacağı düşüncesiyle, velâyet altında ölen kişiler için de hüküm getirilmiştir.

    Yürürlükteki maddede terekeyi resmen yöneten kimseye verilecek ücret konusunda bir boşluk bulunduğundan, bunu gidermek amacıyla, resmî yönetici-lerin istemleri üzerine kendilerine uygun bir ücret ödenmesi maddeye son fıkra olarak eklenmiştir.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 516 - Madde, yürürlükteki Kanunun 533. madde-sini karşılamaktadır.

    Bir mirasçının temsilcisi bırakmaksızın uzun süreden beri uzaması hâli, terekenin değil, sadece bu mirasçının miras payının yönetilmesini gerektireceği için bu husustaki hüküm maddenin sonuna alınmıştır.

    Resmen yönetme görevini kimin yerine getireceği ikinci fıkrada açıklanmış; üçüncü fıkrada, bir vasiyeti yerine getirme gö-revlisi (vasiyeti tenfiz memuru) varsa terekenin yönetiminin ona verilmesi, önemli bir engel olması şartına bağlanmıştır. Keza, yönetimin, miras bırakanın veli veya vasiye bırakılması da, dördüncü fıkrada bir sakınca bulunmaması şartına tâbi tutulmuştur. Bu hu-suslar yürürlükteki kanuna nazaran farkıl noktalardır.

    Ayrıca yürürlükteki hükümde terekeyi resmen yöneten kimseye verilecek ücret bakımından bir boşluk bulunduğundan, bu amaçla beşinci fıkrada düzenlenerek, resmi yöneticilerin talepleri üzerine kendilerine ücret takdiri mümkün hâle geti-rilmiştir.’:

     

    «D. Terekenin resmen yönetilmesi

    I. Resmî yönetimi gerektiren haller

    Madde 516 - Sulh hâkimi aşağıdaki hallerde terekenin resmen yönetilmesine karar verir:

    1. Mirasta hak sahibi olduğunu ileri sürenlerden hiç biri mirasçılık sıfatını yeterince ispatlayamazsa veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa,

    2. Mirasçıların tamamı belli değilse,

    3. Kanunda özel olarak öngörülmüşse,

    Resmen yönetme, doğrudan doğruya sulh hâkimi veya görevlendireceği kimse tarafından yapılır.

    Mirasbırakan terekenin tümü üzerinde yetkili olmak üzere son arzuları ifa görevlisi atamış ise, önemli bir engel bulunmadıkça, terekenin yönetimi ona verilir.

    Mirasbırakanın velâyet veya vesayet altında bulunması hâlinde, bir sakınca olmadıkça, veli veya vasi terekenin yönetimi ile görevlendirilir.

    Sulh hâkimi, terekeyi yönetmekle görevlendirilen kimseye, talebi hâlinde, terekeden karşılanmak üzere uygun bir ücret ödenmesine karar verir.

    Mirasçılardan biri temsilci bırakmaksızın uzun süreden beri uzakta bulunursa, onun miras payı resmen yönetilir.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: İfade sadeleştirilmiş, terimler yukarıki maddelere uygun duruma getirilmiştir. Özellikle «idare» yerine yönetim «menfaat» yerine yarar, «tesbit» yerine saptama, «tere-ke» yerine kalıt, «himaya veya muhafaza» yerine korunma, «kayyım» yerine görmen terimleri, ön tasarının başından beri ilgili bahislerde kullanılmış olan kelime ve terimler olup bu maddede de yer almışlardır.

    2) Biçim değişikliği: 533 üncü maddenin yürürlükteki metni üç fıkradan ibaret olup birinci fıkra dört bende ayrılmıştır. Buna karşılık öntasarıda bu madde -eklenen yeni kurallar dolayısıyle- altı fıkra olmuş ve birinci fıkra altı bende ayrılmıştır.

    3) Hüküm değişikliği: 533 üncü maddenin yürürlükteki metninde sadece «resmen yönetim» sebepleri sayılmış ve resmen yönetimin kime verileceği yalnız iki durumda açıklanmıştır. Birinci fıkrada dört bent içinde sayılmış olan sebeplerden üçü belirlidir; ötekisi başka maddelere yollama biçimindedir. Kalıtın resmen idaresi gibi önemli bir konuda bu biçim idarenin bütün sebeplerini ilgili maddenin içinde göstermek ve böylece tereddütlere meydan vermemek, bu müessesenin gereği gibi uygulanması ve işlemesi bakımından zorunludur. Bu sebeple bu maddeye yeni kurallar eklenmiştir.

    Ön tasarının 1, 3 ve 4 üncü bentleri yürürlükteki metnin 1, 2 ve 3 bentlerini karşılamaktadır. Yürürlükteki metnin 4. bendindeki «kanunen muayyen olan diğer hallerde» deyimi yerine öntasarının 2, 5 ve 6 numaralı bentlerindeki sebepler konulmuştur. Bu suretle uygulama ile görevli olanlar, konu ile doğrudan doğruya ilgili olan bu madde içinde resmen idare sebeplerini görecek, şüphe ve tereddüte uğramadan gereken kararı verebilecek veya gereken istemde bulunabilecektir.

    Kalıtın resmen idaresini, kural olarak, sulh mahkemesi yapar. Bu nokta yürürlükteki metinde böyle açık bir şekilde yazılı değildir. Bu sebeple bu maddenin ikinci fıkrasına «resmen yönetimin sulh mahkemesince veya bu mahkeme tarafından görevlendirilecek kimsece yapılacağı» konusunda ayrı bir kural eklenmiştir. Öntasarıdaki üçüncü ve dördüncü fıkralar, yürürlükteki metnin son iki fıkrasının, bazı ifade değişiklikleriyle aynıdır. Yani bu fıkralarda bir kural değişikliği yapılmamış, resmen idarenin vasiyeti yürütüm görevlisine veya vasiye ve-rileceğine dair olan hükümler olduğu gibi bırakılmıştır. Ancak öyle bazı durumlar olabilir ki, bunlarda resmen yönetim sebep-leri kısmen mevcut olmakla birlikte bütün kalıt için böyle yö-netime karar verilmesi mirasçıların çoğunluğu hakkında ağır neticeli ve hatta bir bakıma zararlı olabilir. Bu noktayı gözönüne alan yürürlükteki metin, İsviçre’de mevcut olmadığı halde, bi-rinci maddenin (1) numaralı bendine «onun hissesi hakkında» kelimelerini eklemiş ve bu yüzden ikinci ve üçüncü bentlere «tereke hakkında» kelimelerini ilâve etmek zorunda kalmıştır; bu suretle bu bentlerdeki kurallar arasında kapsam bakımından bir ayırım yapılmış olmaktadır. Oysa (1) numaralı bende konul-muş olan kural baştan aşağı yanlış ve miras ilkeleriyle bağ-daşması imkânsız bir hükümdür; çünkü miras açılır açılmaz bir mirasçının miras payını kalıttan ayırmak mümkün değildir ki onun miras hissesi hakkında resmen idare söz konusu olabilsin. Esasen yürürlükteki metinde 533.maddenin kenar başlığında «terekenin resmen idaresi» denilmekle resmen idarenin bütün kalıta ait olacağı açıkça belirtilmiştir; zaten başka türlü olamazdı. Ancak yukarıda işaret olunduğu gibi, mirasta küçük bir payı olan kimsenin menfaati gerektiriyor diye bütün kalıt hakkında resmen yönetim kararı vermek doğru ve adaletli olamaz. Bu sebeple, böyle durumlarda Medenî Kanunumuzda mevcut olan bir çözümden yararlanarak, sulh mahkemesinin, kalıtın resmen yönetime karar vermeyip yalnız ilgili mirasçılara özgü olmak üzere «kayyım» atamakla yetinebileceği bir fıkra halinde maddenin sonuna eklenmiş, böylece yukarda belirtilen sakıncanın önüne geçilmek istenmiştir. İsviçre müelliflerinden P.Tour ve A.Escher’in şerhlerinde; «hakimin resmen idareye karar vermeyip, kayyım atamakla yetinmesinin yasaya göre mümkün bulunduğuna» işaret olunmuştur.

    Vasiyeti yürütüm görevlisi ve (vasi) için, hizmetleri kar-şılığında uygun bir ücret verileceğine dair Medenî Kanunumuzda hüküm bulunduğu halde, kalıtı resmen yöneten kimse için böyle bir kural bulunmaması, işlerin gereği gibi görülmesi bakımından bir sakınca ve eksikliktir. Bu sebeple 533 üncü maddenin beşinci fıkrasına, «kalıtı resmen yönetmekle görevli olan kimseye uygun bir ücret bağlanacağı» konusunda bir kural eklenmiştir.’:

     

    «D. Resmen Yönetme

    I. Genel olarak

    Madde 533 - Sulh mahkemesi, aşağıdaki durumlarda kalıtın resmen yönetilmesine karar verir:

    1- Mirasçılardan biri temsilci bırakmaksızın sürekli ola-rak uzakta bulunur ve onun yararı kalıtın resmen yönetilmesini gerektirirse;

    2- Mirasçılardan biri ortada olmaz ve miras açıldığı za-man sağ veya ölü olduğu saptanamazsa;

    3- Mirasta hak ileri sürenlerden hiçbiri miras hakkını ispata yetecek delil gösteremez veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa;

    4- Mirasçıların hiçbiri belli değilse;

    5- Önmirasçı kalıtın kendisine teslimi için gereken teminatı gösteremezse;

    6- Vasiyetname kendisine verilmiş olan sulh mahkemesi, resmen yönetmeyi gerekli görürse.

    Resmen yönetme doğrudan doğruya sulh mahkemesi veya onun yönetimle görevlendireceği kimse tarafından yapılır.

    Mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufla vasiyeti yürütüm görevlisi atamışsa, kalıtın resmen yönetimi bu görevliye verilir.

    Vesayet altında bulunan kimse ölürse, sulh mahkemesi başka türlü karar vermedikçe kalıtın yönetimi onun vasisine ait olur.

    Sulh mahkemesi kalıtı resmen yönetmekle görevlendirilen kimseye bu görevinin karşılığı olarak, kalıttan ödenmek üzere, uygun bir ücret bağlar.

    Mirasçılardan pay itibariyle azınlıkta olanların hakları-nın korunması söz konusu olan durumlarda sulh mahkemesi, kalıtın resmen yönetimine karar vermiyerek yalnız o mirasçılara özgü olmak üzere bir kayyım atamakla yetinebilir.»