Davaya konu taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne karar verildiği ve kararın kesinleştiği, bu itibarla eldeki aile konutu olduğunun tespiti istemine ilişkin davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek ve davacının sebebiyet verdiği hususu da gözetilerek tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderleri ile vekalet ücretini tayin ve takdir etmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir öneminin bulunmadığı, önemli olanın, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığı olduğu, açıklanan sebeplerle mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, malik eşin dava açılmadan önce vefat ettiği, evliliğin ölümle sona erdiği, taşınmazın aile konutu niteliğinin ortadan kalktığı, davacının korunan bir yararının kalmadığı şeklinde hatalı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Evliliğin ölümle sona ermesinden sonra da, TMK mad. 240. ve 652'nin tanıdığı hakları kullanabilmek için davacının, hissedar olduğu konutun, aile konutu olduğunun tespitini istemede hukuki yararı olduğu-
Eldeki ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın davacı ... ile vefat eden eşi ....’nın aile konutu olduğunun tespitine yönelik mahkeme kararı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmişse de gerekçe gösterilen mahkeme kararının 4721 sayılı TMK’nın 240’ıncı ve 652’nci maddeleri uyarınca sağ kalan eşe aile konutunun özgülenmesi niteliğinde bir karar olmadığından davanın görülmesine engel olmadığı-
Aile konutu üzerine eşlerden diğerinin rızası olmadan ipotek kurulamayacağı, ipoteğin açık rıza alınmadan kurulması halinde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırmayacağı-
8. HD. 10.10.2019 T. E: 2018/15091, K: 8858-
Dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, sağ kalan eş açısından, eşinin ölümünden sonra da devam ettiği, yasanın amacının sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirmesini sağlamak olduğu- Somut olayda, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşıldığı ve mirasçı konumundaki sağ kalan davacı eşin, yargılama sırasında elbirliği halinde paydaş (malik) konumunda olduğu dikkate alındığında, elbirliği hali devam ettiği sürece kendisinin rızası olmadan tapuda devir işlemi yapılamayacağından (TMK mad. 702/2), artık TMK mad.194/3 maddesi gereğince tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesine de gerek kalmadığı-
8. HD. 25.09.2018 T. E: 2016/9552, K: 16209-
Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamayacağı, mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hakkın ayni olmayıp, şahsi alacak hakkı olduğu- Açıklanan bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-
Tasfiye alacaklısının ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamayacağı, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebileceği, bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor