Fındık satımından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada; davacının davasını ispat etme yükümlülüğü altında bulunduğu, bu kapsamda davacının delil olarak davalı tarafından gönderildiği iddia edilen, dava konusu borcun kabul edildiğine ilişkin beyanı içeren elektronik ortamdaki yazışmaları dosyaya sunduğu, yine dosya arasında da davalıya ait olduğu iddia edilen telefon mesaj kayıtlarının bulunduğu, davalılar vekilinin elektronik ortamdaki yazışmalar ve mesajları davalının göndermediğine dair itirazı olmayıp içeriklerinin değiştirilmiş olabileceğini savunduğu ancak buna dair dosyaya delil sunmadığı, ATK raporu ile kartvizit üzerindeki yazıların kuvvetle muhtemel davalıya ait olduğunun belirtildiği, bu çerçevede tanık beyanı, elektronik ortamdaki yazışmalar ve telefon mesajlarının kartvizit içeriğini doğruladığı ve davalının teslim edilen fındık ve bedeline ilişkin kabulü olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince; ödenmeyen fındık bedelinden davalının sorumlu olduğu gözetilerek, adı geçen davalı yönünden davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
WhatsApp yazışmaları delil başlangıcı mahiyetinde olduğundan ilaveten tanık dinlenebileceği-
Davalı tarafın oluşturduğu güven ilişkisi nedeniyle mahrum kalınan kıdem tazminatı ve maddi zarar istemine ilişkin davada, dava dosyasında yer alan icap ve kabul içeren ve HMK.'nin 199 maddesine göre belge niteliğindeki içeriği inkar edilmeyen yazışmalara göre, davalının işinden istifasının istendiği ve davacının bu şekilde davrandığı, sözleşmenin imzası için istenen belgelerin sunulması ve göreve başlanmasının bildirildiği ve bu aşamada işe alınmasından vazgeçildiğinden; davacının kıdem tazminat miktarı ile yeniden işe girdiği süre kadar ücret alacağına dayalı zararını tazminat olarak talep hakkı olduğu-
Davacının karar düzeltme istemi üzerine yapılan inceleme neticesinde aynı Dairenin 19/02/2018 tarihli ve 2017/3033E-2018/1991K sayılı kararıyla; HMK'nin 199. maddesi ile mailin belge olarak kabul edildiği, davacının davasını ispat etme yükümlülüğü altında olmakla birlikte, delil olarak davalı tarafından gönderildiğini iddia ettiği, dava konusu borcun kabul edildiğine ilişkin beyan ve bu borca ilişkin ödeme planını içeren e-mail çıktısını sunduğu, ancak mahkemece davacı tarafından sunulan e-mail çıktıları yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davalı davacının sunduğu e-mailin kendisi tarafından gönderilmediğini, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen e-mail çıktısının delil başlangıcı olma koşullarını sağlamadığını savunduğu gözetilerek, davacının delil olarak dayandığı e-mail çıktısındaki davalıya ait olduğu iddia edilen mail hesabının davalıya ait olup olmadığı, e-mailin davalı tarafça gönderilip gönderilmediği konusunda bilirkişi raporu alınarak, e-mail çıktıları hakkında davalının savunması doğrultusunda araştırma yaptırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Davalı tarafa gönderilen tebligatlarda, ticarî defterlerin ibraz edilmemesi hâlinde ortaya çıkacak sonuçların ihtar edilmiş olması ve davalı tarafça ibraz etmeme nedenine ilişkin herhangi bir mazeretin sunulmamış olması karşısında mahkemece, HMK’nın 220/3. maddesi ve ticarî defterlerin ibrazı ile ticarî defterlerle ispata ilişkin hükümler çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların mesaj yolu ile karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettiklerinin, erkeğin kadının babasına çektiği mesajla eşi hakkında küçük düşürücü sözler söylediği, davacı ile aynı işyerinde çalışan iş arkadaşlarının tanık olarak dinlendiği, bu tanıklardan birinin fiili ayrılığın başladığı gün hakkında, "davalının sebepsiz şekilde eşyalarını toplayarak evi terk ettiği" yönünde bilgi verdiği,  diğer tanıkların ise "davalının kadının işyerine gelerek huzursuzluk çıkardığının ve eşini işyerinde küçük düşürdüğüne ilişkin olarak görgü sahibi olduklarının anlaşıldığı uyuşmazlıkta, davalı erkeğin eşine ağır hakaret ettiğinin, eşinin işyerine giderek huzursuzluk çıkardığının ve eşinin başkaları yanında küçük düşmesine neden olduğunun, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiğinin açık olduğu anlaşıldığından, erkeğin eşine nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- "Erkek eşe yüklenen kusurlu davranışlarına dair eylemlerin kadının gerçekleştirmiş olduğu kusurlu davranışların bir sonucu olduğu, bu nedenle, kadın eşin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Çek bir ödeme aracı olup mevcut bir borcun ödenmesi için verildiği kabul edilmesi gerektiği- Bu karinenin aksini iddia eden taraf bu iddiasını kesin delillerle ispatlaması gerektiği- Hatır çeki olarak verildiği iddia edilen çekin de gerçekten hatır çeki olduğu ve kesin delillerle ispatlanabilir olduğu-
Takip dayanağı bonoda tahrifat yapıldığının saptanması halinde senedin tahrifattan önceki miktar için geçerli sayılması gerektiği (HGK'nun 14.05.2003 tarih, 2003/12-347 E., 2003/345 K.)-
Sigara üretiminin yapıldığı işyerinde, üretim süreci tüm aşamaları ile birlikte değerlendirildiğinde dava dışı şirketlerce ham ve yarı mamul malzemelerin forkliftlerle işlenmek üzere diğer birimlere taşınması, depo alanlarında istiflenmesi ve depolanması işlerinin asıl işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmeyen bir parçası olduğu, zira bu işlemler asıl işin bölünemez bir parçası olup, gerçekleştirilmediğinde üretim sürecinin yürütülmesinin mümkün olmadığı- Davacı işçinin emir ve talimatları davalı işveren yetkililerinden alması, işe alım ve işten çıkarmada davalı işveren yetkililerinin söz sahibi olması, forklift temininin davalı işveren tarafından sağlanması hususları da gözetildiğinde, dava dışı şirketlerin sözleşme ile üstlendikleri mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve bağımsızlığa sahip olmadıkları; bir başka deyişle üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmedikleri hizmet alım sözleşmesinin işçi teminine yönelik olduğu ve yasanın aradığı unsurları taşımadığı- Sonuç olarak; davalı işveren ile dava dışı şirketler arasında 4857 s. İş K.’nun 2. maddesine göre, geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmayıp asıl işveren-alt işveren ilişkisinin yasal unsurlarını taşımadığından ve davacı başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılacağından işyerinde davacı ile aynı işi yapan ve aynı vasıftaki emsal işçilere ödenen ücretlerin tespiti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
"Davacının mevduat hesabına paranın geldiğini, ancak paranın davacı tarafından çekildiğini" savunan bankanın "paranın davacıya ödendiğini" davacının imzasını taşıyan belgeler ile ispatlanması gerektiği- Taraflar arasında mevduat ilişkisi hâlen devam ettiğinden, davalı bankanın belgeleri saklama yükümlülüğü de devam ettiği ve davalı bankanın ödeme fişlerinin, belgelerin on yıllık saklama süresinin dolması nedeniyle imha edildiği yönündeki savunmasının dinlenmesinin mümkün olmadığı- Davalı bankanın tek taraflı olarak düzenlediği kendi elektronik kayıtları HMK. 199 anlamında belge niteliği taşısa da, senet olarak kabul edilemeyeceği için, davalı bankanın savunmasını tek başına bu belgeyle ispat ettiği hususunun kabul edilemeyeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor