Tasarrufun iptali davası- Hak düşürücü süre-
Tasarrufun iptali davası- Hak düşürücü süre-
İİK 284 üncü madde gereğince dava konusu ferdileşme işleminin tapuda 28.09.2011 tarihinde yapıldığının, davanın ise 15.11.2018 tarihinde açıldığının dolayısıyla hak düşürücü sürenin geçirildiğinin anlaşılmış olmasına göre süre aşımı nedeniyle verilen red kararında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Kamu alacağından dolayı açılan tasarrufun iptali davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde açılmasının öngörüldüğü- Somut olayda dava konusu gayrımenkulün dava dışı borçlu adına kayıtlı iken 05.11.2004 tarihinde yine dava dışı 3.kişiye Gediz İcra Müdürlüğü 2003/759 sayılı icra dosyası kapsamında cebri icra yoluyla devredildiğinden söz konusu ihale tarihi 05.11.2004 olup eldeki davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçirilerek 31,03.2010 tarihinde açıldığı- O halde mahkemece davanın hak düşürücü süre yönünden res’en dikkate alınması gerektiği- “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceğinden taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru görülmediği-
Haciz tutanaklarının İİK'nın 105 inci maddesi anlamında aciz belgesi niteliğinde olduğu- Yargılama sırasında takip konusu borcun ödenmiş olmasından ötürü davanın konusuz kaldığı, dolayısıyla karar verilmesine yer olmadığı-
Davacı alacaklının alacağın kaynağı ile ilgili bir açıklama yapmamış olduğu, alacağın gerçekliğini ispat yükü davacı üzerinde olduğu - Bu halde mahkemece, davacının alacağının dayanağının ne olduğu hususu açıklattırılarak, gerektiğinde borçlu şirketin ticari defterlerinde araştırma yapmak sureti ile tesbit yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı Y'nin davalı borçlu ile akraba olmadığı, zeminde bitişik tarlayı tek arazi gibi tarım amaçlı kullandığı, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bildiği veya bilmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı S'nin daha önce maliki olduğu bağımsız bölümü, factoring sözleşmesinin düzenlendiği tarihten önce borçlu M'ye sattığı, tarafların akraba olmadıkları, satış işleminin muvazaalı veya mal kaçırma amaçlı olduğunun ispatlanamadığından bu davalılar bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği - Davalı M'ye yapılan devrin ise, mutad ödeme karşılığı olmadığı, davalı borçlu ile kardeş olmasına göre borçluluk durumunu bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle muvazaalı devrin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
İvazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, davalıların muvazaalı olarak taşınması satın aldıkları hususunun ispatlanmadığından dolayı tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Elazığ 1. İcra Müdürlüğünün 2012/1539 sayılı dosyası ile; dosya alacaklısı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığının, borçlu Hazar Konut Yapı Kooperatifi aleyhine toplam 88.965,99 TL üzerinden takip başlatıldığı- Davalıların bu icra işlemine karşı herhangi bir itirazlarının olmadığı- Rutin icra işlemlerinin takibi sırasında davacı SGK’nın icra dosyasının neticelenmesini beklemeksizin tasarrufun iptali davası açtığı, dava devam ederken ise borcun ödenmesi ile davanın konusuz kaldığı- Tasarrufun iptali davasının açılmasına davalıların sebebiyet vermedikleri, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı kurum tarafından ödenmesi ve AAUT'nin 6/1 inci maddesi gereğince ön inceleme aşaması henüz tamamlanmadığından tarifenin 1/2'si oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- Davacının davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı-
Tasarrufa konu taşınmazın tapudaki satış bedeli 48.000.00 TL olarak gösterilmesine karşın tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 105.000.00 TL olduğundan, İİK'nun 278/2. fıkrasında akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği, akitlerin bağışlama hükmünde sayılacağı, söz konusu maddenin uygulandığı hallerde 3.kişinin iyi niyetli ya da borçlunun alacaklısından mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği konusunu bilip bilmemesinin önemli olmadığı - 3..kişi olan (R)'nin taşınmazı gerçek değeri ile satın aldığını ve de tapuda gösterilen satış bedelinden ayrı ödemelerde bulunduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-