Davacının dava dışı anonim şirketin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan babasının 25.01.1986 tarihinde vefatı üzerine dava dışı anonim şirkette muris babasının hisselerinden kaynaklı ortak olduğu ve 10.06.1989 tarihinde yapılan olağan genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yer alan anonim şirketin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının Bağ-Kur sigortalısı sayılacağına ilişkin düzenlemenin yanı sıra kurucu ortağın veya yönetim kurulu üyesi olan ortağın vefatı hâlinde ortaklık paylarının mirasçılara geçeceği ancak kuruculuk veya yönetim kurulu üyeliği gibi sıfatların mirasçılara geçmeyeceği, anonim şirketin kuruluşunun tamamlanmasıyla kuruluş işlemlerinin sona erdiği, bu hâli ile kurucu sıfatının kuruluş işlemlerinin sona ermesinden sonra kazanılamayacağı da gözetilmek suretiyle 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinin “g” bendi kapsamında sigortalılığın varlığı için zorunlu ve aslî unsur olan anonim şirket kurucu ortaklığı veya yönetim kurulu üyesi olma şartlarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Dava dışı anonim şirketin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davacının babasının 25.01.1986 tarihinde vefatı üzerine davacının mirasçı olarak muris babasının kurucu ortak olmasından kaynaklanan haklardan yararlanacağı, bu nedenle 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yer alan anonim şirketin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının Bağ-Kur sigortalısı sayılacağına ilişkin düzenleme gereği davacının babasının ölüm tarihi itibariyle kuruculuk vasfının ve hakların kanuni halefiyet esası ile geçmesi karşısında 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olma koşullarını sağladığı ancak Mahkemece babasının ölüm tarihi olan 25.01.1986 yerine 18 yaşını tamamlandığı ve henüz kurucu ortaklıktan gelen hakları devralmadığı 07.12.1985 tarihinden itibaren sigortalı sayılmasının hatalı olduğu, direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği" ileri sürülmüşse de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan redd ...