Satış Vaadi Sözleşmesi- Sübjektif İmkansızlık-

Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerli olduğu ve davacının, sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, TBK. mad. 112 uyarınca satıcıdan isteyebileceği- İfa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaat alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olduğu- Mahkemece, taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle değeri tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-

"....Dava, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın ifasının imkansız hale gelmesi nedeniyle rayiç değerinin tahsili talebine ilişkin olup, davacı, satışa konu taşınmazın kendisi tarafından kullanıldığını, davalının taşınmazın tapusunu vermediğini, taşınmazın bulunduğu arsa ve bina için izaleyi şüyu davası açıldığını ve satışa karar verildiğini, bu nedenle taşınmazın tapusunun iptaline ve adına tesciline, aksi halde taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davalının toplam hissesinin satış sonucu 1.873.766,68 TL olduğu, taşınmaz üzerinde 10 adet daire bulunduğu, satış vaadine konu dairenin sadece bir daire olduğu, hak ve nesafet gereği davalının hissesine düşen ihale bedelinin 1/10 unun talep edilmesi gerektiği kabul edilerek 187.300,00 TL'ye hükmedilmiştir. Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesi, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerlidir ve davacı sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, 818 sayılı BK.’nun 96. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' nun 112.maddesi) gereğince satıcıdan isteyebilir. Yani burada ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaat alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Davacı, bu durumda şahsi hakkının ifasının kusurlu olarak imkansız hale getirildiği tarihteki taşınmazın rayiç değerini davalıdan isteyebilir. Nitekim konuya ilişkin sapma göstermeyen yargısal uygulamalar da bu doğrultudadır. Somut olayda bu hükümler gözetilmeksizin davalının hissesine düşen ihale bedelinin 1/10'u üzerinden hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece, taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle değeri tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...."

13. HD.'nin 20.12.2017 tarihli kararını ayrıntılı görüntülemek için tıklayın.