Şikayet-

Bir şikâyetin görülmesi ya da icranın geri bırakılması isteminin karara bağlanabilmesi için ortada derdest bir icra takibi olması gerektiği-

Taraflar arasındaki “icra takibinin taliki” istemi üzerine yapılan yargılama sonunda Konya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 03.11.2011 gün ve 2011/600 E., 2011/1234 K. sayılı kararının temyizen incelenmesinin davacı-borçlu ...Turizm, Hayvancılık ve Tarım İşletmeleri AŞ. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 11.09.2012 gün ve 2012/17790 E., 2012/26001 K. sayılı kararı ile: 

"... Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, protesto çekilmediğinden alacaklının müracaat hakkını kaybettiğini ve en son işlem tarihine göre de ciranta olan borçluya karşı bir yıllık zamanaşımının dolduğunu ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 154. (818 Sayılı Borçlar Kanununun 133) maddesine nazaran daha özel nitelikte bulunan ve 6102 sayılı TTK.nun 778/1-h (6762 Sayılı TTK.nun 690.) maddesi gereğince bono hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 750. (eski 662.) maddesinde zamanaşımını kesen sebepler “dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Yine 6102 sayılı TTK.nun 778/1-h. (6762 sayılı TTK.nun 690.) maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 751/2. (eski 663/2.) maddesi gereğince, zamanaşımı kesilince son işlem tarihinden itibaren, müddeti aynı olan yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar. Ayrıca, alacaklı tarafından yapılan takibin devamını sağlayıcı nitelikte her takip işlemi ile de zamanaşımı kesilir ve yeni bir süre işlemeye başlar.

İİK.’nun 71. maddesine göre süresiz olarak ileri sürülebilecek olan zamanaşımı şikayeti, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi hali içindir.

Somut olayda, alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takipte ödeme emrinin borçluya 13/11/2002 tarihinde tebliğ edildiği, ancak, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayeti ile icra mahkemesine yaptığı başvuru sonucunda Konya İcra Mahkemesinin 02/12/2002 tarih ve 2002/3011 E.-3562 K.sayılı kararı ile tebliğ tarihinin 29/11/2002 olarak düzeltildiği, borçlu şirketin Konya 1. İcra Mahkemesinin 2003/1361 E. sayılı dosyası ile borca itiraz ettiği (senedin sahte olduğuna ve faize yönelik itiraz), anılan mahkemece, 29/04/2010 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın daha sonra 17/05/2010 tarihinde “icra dosyasına yatacak paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine” şeklinde değiştirildiği görülmektedir. Söz konusu durma kararından önce alacaklı en son 17/03/2010 tarihinde zamanaşımını kesecek nitelikte işlem yapmıştır. Konya 1.İcra Mahkemesinin 29/04/2010 tarih ve 2003/1361 E. sayılı takibin durdurulmasına ilişkin kararı, zamanaşımını kesen bir sebep olmayıp, sadece tedbir kararı süresince zamanaşımının işlemesini engeller niteliktedir. Diğer bir anlatımla, tedbir devam ettiği sürece zamanaşımı durur. Hal böyle olunca, takibin durdurulması kararının, “icra dosyasına yatacak paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine” şeklinde değiştirildiği 17/05/2010 tarihinden itibaren zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder. Tedbir kararından önce yapılan en son işlem tarihi olan 17/03/2010 tarihinden, takibin durdurulmasına karar verildiği 29/04/2010 tarihine kadar geçen süre zamanaşımı hesabında dikkate alınır. Takip dayanağı bonoda lehtar ciranta konumundaki muteriz borçlu yönünden, 6102 Sayılı TTK.nun 778/1-h. (6762 sayılı TTK.nun 690.) maddesi göndermesi ile bono hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 749/2. (eski 661/2.) maddesi gereğince, 17/05/2010 tarihinden itibaren alacaklı bir yıllık zamanaşımı süresi içinde zamanaşımını kesecek nitelikte takip işlemi yapmadığından bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmıştır. Bu durumda itiraz eden borçlu şirket yönünden zamanaşımının gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

O halde, mahkemece, yapılan açıklamalar ışığında zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresi ile “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır..."

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstem icra takibinin zamanaşımı nedeniyle talikine (İİK.m.71) ilişkindir. 

Davacı-borçlu vekili esasen müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını; takip bakımından ise alacaklı tarafından son olarak 05.05.2010 tarihinde istemde bulunulduğunu ve talep çerçevesinde yapılan işlemin icra mahkemesince iptal edildiğini, takibin durdurulmasına ilişkin tedbirin de 17.05.2010 günü kaldırıldığını, o günden sonra dosyada hiçbir işlemin yapılmadığını ileri sürerek takibin talikine (icranın geri bırakılmasına) karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı-alacaklı vekili aynı konuda derdest bir dava ve bir de şikâyetin bulunduğunu, daha evvel zamanaşımı iddiası ile davacı tarafından yapılan başvuruların icra mahkemesince reddedildiğini; takibin 2002 yılından bu yana sürdüğünü ve işlemlere ara verilmediğini, en son 28.04.2011 günü UYAP üzerinden talep açıldığını bildirerek istemin reddi gerektiğini savunmuştur. 

İcra Mahkemesince dosyada yapılan en son işlem tarihi olan 31.05.2011 tarihinden sonra davalı alacaklı vekilince UYAP üzerinden elektronik imza ile 28.04.2011 tarihinde talep açıldığı, icra dairesince aynı günlü karar verildiği gerekçesiyle yerinde görülmeyen zamanaşımına yönelik istemin reddine karar verilmiştir. 

Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel mahkemece davalı-alacaklı vekilinin 28.04.2011 günlü talebinin zamanaşımını kestiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir. 

Direnme kararı davacı-borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir. 

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davalı-alacaklı vekilinin takip dosyasında 28.04.2011 günlü bir talebinin bulunup bulunmadığı, eğer bulunuyorsa bu işlemin zamanaşımını kesecek vasıfta olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce davacı-borçlu şirket vekilinin temyiz dilekçesinde belirtildiği şekilde takibin, bir başka şikâyet üzerine iptal edilip edilmediği ve takibin iptalinin eldeki dosyaya etkisinin ne olacağı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir. 

İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 71'inci maddesi takibin kesinleşmesinden sonraki aşamada icranın geri bırakılmasına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Maddenin birinci fıkrasına göre borçlu, borcun ödendiği (itfa) ya da alacaklının kendisine ödeme için süre verdiği (imhal) iddiasını icra mahkemesi huzurunda ispatlayarak takibin iptalini ve talikini isteyebilir. İkinci fıkra ise takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borçlunun, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi hâlinde aynı Kanunun 33/a maddesinin kıyasen uygulanacağını ifade etmiştir. İcra ve İflas Kanununun 33/a maddesi "ilamın zamanaşımına uğradığı iddiası"nı düzenlemekte olup, buna göre ilamın zamanaşımına uğradığı iddiası icra mahkemesi tarafından resmî belgeler (ki çoğu zaman takip dosyası) çerçevesinde incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir (İİK.m.33/a-I). İcra ve İflas Kanununun 71'inci maddesinin yaptığı atıfla birlikte değerlendirildiğinde haciz yolu ile takiplerde de borcun zamanaşımına uğradığı iddiası aynı yolla icra mahkemesine sunularak icranın geri bırakılmasına dair karar alınabilir. 

Öğretide gerek takibin iptali ve taliki (İİK.m.71) gerekse icranın geri bırakılması taleplerinin (İİK.m.33/a) bir şikâyet ya da dava olmayıp, kendine özgü bir kanun yolu olduğu kabul edilmektedir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, C.I, İstanbul 1990, s.106; Postacıoğlu, İ.E./Altay, S.: İcra Hukuku Esasları, 5.b., İstanbul 2010, s.293, n.224). Hukuki vasfı ne şekilde nitelendirilirse nitelendirilsin icranın geri bırakılması yargılamasının medeni yargılama hukukundaki temel kavram ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Medeni yargılama hukukunda (çekişmeli yargı alanı ile sınırlı olarak) "dava konusu" genellikle dava dilekçesinin "talep sonucu" kısmında formüle edilen (Tanrıver, S.: Medenî Usûl Hukuku, C.I, Ankara 2016, s.476) subjektif hak iken, icra hukukunda şikâyet bir takip dosyasında icra müdürünce yapılmış işlemi konu alır. İcra ve İflas Kanunu'nun 71 ve kıyasen 33/a maddelerine dayalı başvuruda da alacağın zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek icranın geri bırakılması istenmektedir. Bu hâliyle zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması, icra hukukundan çok alacaklı ile borçlu arasındaki maddi hukuk ilişkisinin bir sonucudur ve ortada ne şikâyet konusu edilecek bir icra müdürü işlemi ne de alacağın mevcudiyetine ilişkin bir subjektif hak tartışması bulunmamaktadır. İcranın geri bırakılması borçluya aleyhindeki takibi geri bıraktırma hakkı tanırken, alacaklıya da alacağın zamanaşımına uğramadığının ispatı bağlamında bir dava hakkı tanımaktadır. 

Şu hâlde gerek İcra ve İflas Kanunu'nun 16 ila 18'inci maddelerinde düzenlenen şikâyetlerde ve gerek 71 ve 33/a maddelerinde düzenlenen takibin iptali ve taliki ile icranın geri bırakılması taleplerinin nihai etkisi kendisini, doğrudan ya da dolaylı olarak icra takibi üzerinde gösterecektir. Bir diğer ifade ile bir şikâyetin görülmesi ya da icranın geri bırakılması isteminin karara bağlanabilmesi için (kural olarak) ortada derdest bir icra takibi olmalıdır (İsviçre hukukunda da bu çözümün benimsendiği hususunda bkz. Postacıoğlu/Altay, s.295, n.225). Derdest bir icra takibinin bulunmadığı hâllerde icra müdürü işleminin şikâyet yolu ile iptali ya da icra müdürünün bir işlemi yapması için ona talimat verilmesi veya icranın geri bırakılması talep edilemez. 

Nitekim İcra ve İflas Kanunu'nun Tatbikatına Dair Nizamname'nin 25'inci maddesinin birinci fıkrasında şikâyet hâlinde icra mahkemesinin takip dosyasını getirtip inceleyeceği açıkça belirtildiği gibi, İcra ve İflas Kanunu'nun 22'nci maddesinde de şikâyetin, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmayacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan düzenlemeler de yargılamanın temel koşulunun derdest bir icra takibinin varlığı olduğunu göstermektedir. 

Somut olayda davacı-borçlu tarafından, dayanak bonodaki imzanın başka belgeden aktarılması suretiyle sahte biçimde oluşturduğu iddiasıyla takibin iptali istenmiş, Konya 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 26.03.2013 gün ve 2012/926 E., 2013/239 K. sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda şikâyetin kabulü ile takibin şikâyetçi şirket yönünden iptaline karar verilmiş ve bu karar 12. Hukuk Dairesinin 18.06.2013 gün ve 2013/15438-22881 E.K. sayılı kararı ile onandıktan sonra, karar düzeltme istemi aynı Dairenin 30.09.2013 gün ve 2013/23173-30382 E.K. sayılı kararı ile reddedilerek kesinleşmiştir. 

Belirtmek gerekir ki icra mahkemesince yukarıda sözü edilen dosya, bir süre bekletici sorun yapılmış ve takibin iptal edildiği ve bu konuda verilen kararın kesinleştiği de davacı vekilinin beyanı kapsamında duruşma tutanağına geçirilmiştir. 

Gelinen noktada davacı-borçlu şirket hakkında devam eden bir icra takibi bulunmamaktadır. Açıklanan durum karşısında konusu kalmayan istem hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. 

Hâl böyle olunca direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçelerle bozulmalıdır.

S O N U Ç: Davacı-borçlu ...Turizm, Hayvancılık ve Tarım İşletmeleri AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, İcra ve İflas Kanununun 366’ncı maddesi uyarınca on gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.

HGK. 13.12.2017 T. E: 12-322, K: 1705