Tarafta iradi değişiklik- HMK. mad. 124-

Tüzel kişiliği olmayan adi ortaklığa açılan davalarda HMK 124 uygulamaları-

Hizmet tespitine ilişkin davada, vergi kayıtlarından adi ortaklığın ortağı olduğu anlaşılan kişiye HMK. mad. 124 gereğince husumet yöneltilmesinin sağlanması gerektiği-

"...Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (HMK 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. 

Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.    

Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.

Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).

Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ).

Öte yandan, HMK.nın “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124. maddesinde, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakimin, karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği istemini kabul edebileceği açıklanmıştır.

Eldeki somut olayda; celbedilen vergi kayıtlarından; H.. A.., F.. A.. ve B.. A..'ın adi ortaklığın ortakları olduğu anlaşıldığından, ortaklardan B.. A..'a yöntemince husumet yöneltilmesi sağlanıp, tüm kanıtları toplandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözardı ederek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde Kurum haricindeki davalılara iadesine, 01.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi...."

10. HD. 25.03.2013 T. 4916/16317

*

Rücuan tazminat istemine ilişkin davada, adi ortaklığının tüzel kişiliği, yani davada taraf ehliyeti bulunmadığından adi ortaklığı oluşturan tüzel kişilere yöntemince husumet yöneltilmesinin sağlanması gerektiği-

"...Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmü, davacı ve davalı ... İnş. San. ve Tic. A.Ş. avukatlarının temyiz etmeleri üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (HMK 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. 

Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.    

Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.

Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).

Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ).

Öte yandan, HMK.nın “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124. maddesinde, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği istemini kabul edebileceği açıklanmıştır.

Bu yönde husumet yöneltilen ... Adi Ortaklığının tüzel kişiliği, yani davada taraf ehliyeti yoktur. Hal böyle olunca yukarıda değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde; adi ortaklığı oluşturan tüzel kişiler ... İnş. San. ve Tic. AŞ. ve ... Mühendislik A.Ş. ye yöntemince husumet yöneltilmesi sağlanıp tüm kanıtları toplandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözardı ederek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...."

10. HD. 25.03.2013 T. 4916/5672

*

İş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkin adi ortaklığa açılan davada, adi ortaklığı oluşturan şirketlere husumet yöneltilerek davaya katılmaları sağlanıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-

"...Dava 09.04.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece anahtar teslimi iş verdiği ve kusuru bulunmadığından davalı E.S. Enerji Üretim AŞ’ne yönelik davanın reddine, Adi Ortaklığın Tüzel kişiliği bulunmadığından, davalı Ö.. O.. yönünden, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, dahili davalılar Ö. İnşaat AŞ, C. İnşaat AŞ İle ihbar olunan sigorta şirketinin dosyada taraf sıfatları bulunmadığından haklarında karar verilmesine yar olmadığına, maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile davalılar P. Mümessillik ve Ticaret Ltd. Şti ile S. İnş. Taah. Ve Tic. Ltd. Şti’den tahsiline karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar vekili ile davalılardan S. İnş Taah Tic Ltd Şti vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (HMK 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. 

Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.    

Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.

Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir 

Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder.

Öte yandan, HMK’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124. maddesinde, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği istemini kabul edebileceği açıklanmıştır.

Bu yönde husumet yöneltilen Ö.-C. Adi Ortaklığının tüzel kişiliği, yani davada taraf ehliyeti yoktur. Hal böyle olunca yukarıda değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde; adi ortaklığı oluşturan tüzel kişiler Ö. İnş Tic ve San AŞ ile C. İnş San ve Tic AŞ’ne yöntemince husumet yöneltilmesi sağlanıp tüm kanıtları toplandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Somut olayda adi ortaklığı oluşturan şirketlere husumet yöneltilerek davaya katılmaları sağlandığı ve davanın esası hakkında bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde, dosyada taraf sıfatları bulunmadığından haklarında karar verilmesine yar olmadığına karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

E.-S. Enerji Üretim AŞ’ne yönelik davanın reddine ilişkin karara yönelik temyiz nedenlerine gelince; Uyuşmazlık iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma gelen sigortalının uğradığı maddi ve manevi zarardan davalı E.-S.Enerji Üretim AŞ’nin sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Mahkemece davalılardan E.-S. Enerji Üretim AŞ’nin hukuki durumunun değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. 

Gerçekten iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davası işveren veya kusurlu 3.kişilere yöneltilir. Bundan başka aracı olarak nitelendirilen kişilerce ise alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı 4857 sayılı Yasanın 2/6 maddesi gereğidir.

Somut olayda çözümlenmesi gereken sorun davalılar E.-Sa Enerji Üretim AŞ ile Ö. İnş Tic ve San AŞ ile C. İnş San ve Tic AŞ adi ortaklığı arasındaki hukuki ilişkinin işveren-aracı ya da üst alt işveren biçiminde olup olmadığıdır. 4857 sayılı Yasanın 2/6 maddesi gereğince aracıdan söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve bu işverenden görülmekte olan bu işin işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler bir iş alt işverene devir edilmelidir. Davalı Ö.İnş Tic ve San AŞ ile C. İnş San ve Tic AŞ adi ortaklığının, diğer davalı E.-S. Enerji Üretim AŞ’ne ait M. ve K. barajları HES inşaatı ve hidro mekanik işlerinin yapımını üstlendiği, yapılan işin E.-S. AŞ’nin ana sözleşmesine göre şirketin faaliyet alanı içerisinde kaldığı ve üretim faaliyetinin gereği olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca E.-S. Enerji Üretim AŞ’nin işi anahtar teslimi devrinin söz konusu olmadığı ortadadır. E.-S. Enerji Üretim AŞ ile davalılar Ö. İnş Tic ve San AŞ ile C. İnş San ve Tic AŞ adi ortaklığı arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetine göre E.-S. Enerji Üretim AŞ’nin işverenlik sıfatı ortadan kalkmadığından aralarındaki ilişkiyi asıl-alt işveren ilişkisi olarak değerlendirmek gerekir. Bunun sonucunda da İş Kanununun 2/6 maddesi gereğince hüküm altına alınacak tazminattan, asıl işveren olarak E.-S. Enerji Üretim AŞ’nin kusuru bulunmasa bile sorumluluğu yoluna gitmek gerekirken, sözleşme ve ekleriyle fiili durum yanlış yorumlanarak, işin anahtar teslimi verildiğinden ve kusurunun bulunmadığından bahisle davalı E.-S. Enerji Üretim AŞ’ne yönelik davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...." 

21. HD. 29.04.2014 T. 622/9273

*

Kıdem tazminatı talebine ilişkin davanın adi ortaklığa açılmış olup, iş ortaklığının değil, bu iş ortalığının ortakları olan ticaret şirketlerinin davalı olarak gösterilmesi gerektiği, HMK. mad. 124 gereğince, davada hali hazırda taraf sıfatı bulunmayan ve iş ortaklığını oluşturan diğer limited şirkete usulüne uygun şekilde tebligat yapılarak husumet yöneltilerek esasa girilmesi gerektiği-

"...Davacı, iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı talep etmiştir...

...Davacı, dava dilekçesinde ... dışında diğer davalıyı "... Güvenlik Hizmetleri A.Ş.-... Koruma ve Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. İş Ortaklığı" olarak göstermiştir.

Ancak hukukumuzda adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneği yoktur. Ortaklık dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığı gibi, ona karşı da dava açılamaz. Ortaklığı ilgilendiren hak ve borçlara ilişkin davalara bütün ortakların birlikte davacı veya davalı olarak katılmaları gerekir.

Bu durumda somut uyuşmazlıkta ... Güvenlik Hizmetleri A.Ş.-Global Koruma ve Güvenlik hizmetleri Ltd. Şti. İş Ortaklığı'nın değil, bu iş ortalığının ortakları olan ticaret şirketlerinin davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddenin 1 inci fıkrasının (d) bendi uyarınca; tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartlarındandır ve bu durum davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.

Öte yandan taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin Medeni Usul Hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HMK m.50, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124/4'üncü maddesindeki; dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğini düzenlemiştir.

Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi, Mahkemece HMK’nun 124. maddesi gereğince, davada hali hazırda taraf sıfatı bulunmayan ve iş ortaklığını oluşturan diğer şirket olan ... Koruma ve Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şirketi'ne usulune uygun şekilde tebligat yapılarak husumet yöneltilmeli ve taraf teşkili sağlanmalı, savunma ve delilleri toplandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmelidir. 

Mahkemece, adi ortaklığa karşı açılan davada usule uygun taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 

9. HD. 19.11.2018 T. 26967/20886

*

Aşağıdaki bağlantılar da ilginizi çekebilir:

HMK. mad. 124 içtihat sayfası

HMK. mad. 124 madde metni

Tarafta iradi değişiklik kavram arama sonuç sayfası