Belirsiz Alacak Davasında Temyiz Sınırının Belirlenmesi- Mevduatlardaki Zamanaşımı-

Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceği-  Bir işlem yapıldığı kanıtlanmadan, sadece TTK. mad. 68/son hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın ödenmesinden kaçınılamayacağı- Davalı bankanın ticari defterlerle ilgili savunmasının, elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmeyeceği-

Davacı vekili; müvekkili adına E.... tarafından davalı bankanın Ankara Şubesi'nde 09/03/1981 tarihinde 1.500,00 TL bakiyeyle vadeli hesap açıldığını, 22/06/2012 tarihinde bankanın genel müdürlüğünden hesap hakkında bilgi almak istediğinde kayıtların saklama süresinin 10 yıl olması nedeniyle herhangi bir kayda ulaşılamadığının bildirildiğini, ancak müvekkili adına yatırılan paranın halen bankanın uhdesinde bulunduğunu ileri sürerek davalı bankada bulunan paranın alım gücü üzerinden bugünkü karşılığının ödenmesine, aksi halde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte iadeye karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davaya konu edilen hesapla ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığını, sistemde yapılan sorgulamada da davacı adına kayıtlı bir müşteri isminin bulunmadığını, işlem görmeyen mevduatlardaki zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu ve alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; hesabın açıldığı tarih itibariyle 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun yürürlükte olduğu, bu Kanunun 31. maddesi gereğince alacağın zamanaşımına uğradığı ve 02/05/1985 tarihinde yürürlüğe giren 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 36/2 maddesinde belirlenen bankaların bildirim yükümlülüğünün hesabın açıldığı tarihin 09/03/1981 olması nedeniyle uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiş, mahkemece, dava değerinin temyiz kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle 19/06/2015 tarihli ek kararla davacı vekilinin temyiz istemi reddedilmiş, davacı vekili, ek kararı süresinde temyiz etmiştir.

1- Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken dava konusu edilen alacağın değeri dikkate alınır. Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Davacı vekili, işbu davada müvekkili adına 09/03/1981 tarihinde davalı bankaya yatırılan 1.500,00 TL'nin alım gücü üzerinden bugünkü karşılığını talep etmiştir. Bu haliyle dava, HMK'nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası niteliğinde olup, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemenin 19/06/2015 tarihli davacı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılarak esasa yönelik temyiz incelemesine geçilmesine karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince: dava, davalı bankaya 09/03/1981 tarihinde davacı adına açılan hesapta bulunan 1.500,00 TL’nin alım gücü üzerinden bugünkü karşılığının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca davacının mevduat hesabındaki parayı talep etme hakkı sınırlandırılamaz. Öte yandan, usulünce düzenlenmiş ve yetkilisinin imzasını taşıyan hesap cüzdanı (Küçük Cari Hesap Defteri), müşterinin banka nezdindeki mevduatını kanıtlayıcı bir belgedir. Banka, hesap cüzdanındaki mevduat miktarınca müşteriye karşı borçlu olup, bunu kanun ve sözleşme hükümlerine göre, geri ödemekle yükümlüdür. Somut olayda, davalı bankanın, kayıtlar üzerinde yapılan incelemede davacının mevduatına rastlanılmadığı yönündeki savunması karşısında hesap cüzdanının sahteliğinin ileri sürülmemiş olması sebebiyle davacıya atfı kabil bir kusur bulunmamaktadır.

Davacı adına hesabın açıldığı 09/03/1981 tarihinde yürürlükte bulunan 7129 sayılı Bankalar Kanunu'nun 31. maddesine göre, her türlü mevduat emanet ve matlubattan son talep muamele veya mudinin herhangi bir şekildeki yazılı talimat tarihinden itibaren 10 sene geçtiği halde sahipleri tarafından aranılmamış olanları, bu müddetin hitamını takip eden takvim yılı başından 6 ay içinde banka ve müesseseler tarafından sahiplerinin isim ve hürriyetleri ve malum olan adresleri ve haklarının faizleri ile birlikte baliğ olduğu miktarlar gösterilmek sureti ile tanzim edilecek bir cetvel ile Maliye Vekaleti emrine T.C. Merkez Bankası'na tevdi olunur. Bu hüküm, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 62. maddesinde "Bankalar nezdlerîndeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir. Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Kurulca belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.

Açıklanan yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek ilan ve tebligatların yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Esasen Dairemizin uygulamaları da bu yöndedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 16.06.2011 tarih ve 2009/14775 E. 2011/7343 K. sayılı ilamı, 11.01.2010 tarih ve 2008/8695 E. 2010/154K. sayılı ilamı).

Yukarıda açıklanan yasal mevzuat uyarınca bir işlem yapıldığı kanıtlanmadan sadece TTK'nın 68/son maddesi hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın ödenmesinden kaçınılamaz. Davalının ticari defterlerle ilgili savunmasının elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmesi de mümkün değildir. Bu itibarla, mahkemece, davalı tarafın zamanaşımı definin buna göre değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan yönler gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.....

11. HD. 09.01.2017 T. E: 2016/796, K: 108

Tam metni için aşağıdaki bağlantıya tıklayın: