Sıra Cetvelinde Sıraya İlişkin Şikayet (İİK. mad. 59, 100, 106, 110, 123, 142; HMK. mad. 114/1-h; 115/2):

Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği, yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemeyeceği, Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olup, satış görevi (İİK. mad. 123), icra dairesine yüklenmiş olduğundan, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebinin ayakta olacağı- Meskeniyet şikayetinin takibi durdurmayacağı ancak bu süre içinde satış istenemeyeceği, bu nedenle satış isteme süresinin durduğu, avansın yatırıldığı tarih itibariyle iki yıl dolmuş gözüküyorsa da satış isteme hakkının kullanılmadığı zaman diliminde süre duracağından satışın süresi içinde talep edildiğinin kabulü gerektiği- Haciz yenileme talebi üzerine İcra Dairesince işlem yapılmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş olup bu ilamın yalnızca tarafları yönünden kesin hüküm teşkil edeceği ve şikayet olunan yönünden bağlayıcı nitelikte olmadığı- İİK'nda, süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmediği, sadece ikinci ihalede alıcı çıkmazsa, "satış talebinin" düşeceğinin (İİK. mad. 129/son) düzenlenmiş olduğu- Meskeniyet iddiasının kabulünün İİK'nın 106. maddesindeki süreleri durduracağına dair bir düzenleme bulunmadığı, şikayetçinin haciz talebi mevcut ise de bu talep doğrultusunda, taşınmazın tapu kaydına haciz konulmadığı da anlaşılmış olup, sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerektiği, sıra cetveline yönelik itirazda bulunma yetkisi, bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunan alacaklıda olup, aksi halde sıra cetveline itirazda hukuki yararın bulunmadığı, haczi düşen şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği (HMK. mad. 114/1-h, 115/2)- Şikayet olunanın haczinin düşmediği kabul edilmiş olup bu hüküm borçlu tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan ve bu ilam asıl dosyada şikayet olunan yönünden bağlayıcı değil ise de, birleşen dosyada şikayetçinin alacağını borçludan temlik aldığı anlaşıldığından, birleşen dosyada şikayetçi yönünden kesin hüküm oluşturmakta olacağı ve bu durumda mahkemece, şikayet olunanın haczinin ayakta olduğunun kabulünün isabetli olduğu-

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl dosyada şikayetin kısmen kabulüne, birleşen dosyada şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde birleşen dosyada şikayetçi ile asıl dosyada şikayet olunan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Asıl dosyada şikayetçi vekili, müvekkili T. Ç.'nın 13.09.2006 tarihinde Konya 1. Aile Mahkemesi'nin 2006/778 E. sayılı dosyasında verilen ilamla da borçlu K. Ç. aleyhine ilamlı takip başlattığını, borçlu İ K. Ç.'nın vekili Av. K. D. tarafından müvekkilinin takibi kesinleştikten sonra borçlu aleyhine ilamsız takip başlatılarak ödeme emrinin kalemde tebliğ edildiğini, müvekkili tarafından haciz konulan tarih olan 22.11.2010 tarihinde borçluya ait taşınmaza haciz konulması talep edilerek aynı gün haciz konulduğunu, bu durumun fiilen mümkün olmadığını, tanıdıkları vasıtasıyla hileli haciz konulduğunu, aynı gün içinde posta ile gönderilen evrakın Tapu Müdürlüğü'ne ulaşmasının mümkün olmadığını, haczin aynı gün yapıldığı kabul edilse dahi yapılan sıra cetvelinin hukuka aykırı olduğunu, İcra Müdürlüğü'nce hacze iştirak hükümlerinin uygulanmadığını, İİK'nın 100. maddesine göre ilk haczin konulduğu icra takibi ilamı dayalı ise öncelik koşulunun bu ilamın alındığı dava tarihi esas alınarak saptanması gerektiği, ilk haczin dayanağı ilam değil ise takip tarihinin esas alınması gerektiğini, ayrıca aynı gün haciz yapılmış ise bu durumda paranın garameten paylaştırılması gerektiğini, haciz saati belli değilse alacaklılara satış parasının garameten paylaştırılması gerektiğini ileri sürerek, sıra cetveli kararının iptaline karar verilmesini talep ve şikayet etmiştir.

Asıl dosyada şikayet olunan, şikayetçinin haczinin süresinde satış istememesi sebebiyle düştüğünü, dolayısıyla aktif husumet ehliyetine sahip olmadığını, kanunda haczin yenilenmesi diye bir kavram olmadığını, meskeniyet şikayetinin mahkemece durdurma kararı verilmedikçe satışı durdurmayacağını, şikayetçinin haczinin düşmüş olması sebebiyle şikayetçiye pay ayrılmayacağını, alacağının vekalet ücreti alacağı olması sebebiyle rüçhanlı olduğunu, tapu kaydına göre ilk haczin kendi takip dosyasına ait olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.

Birleşen dosyada şikayetçi vekili, kendisine tebliğ edilemeyen sıra cetvelinde dava dışı borçlu tarafından satış bedelinin bir kısmı temlik edilmiş olmasına rağmen alacağına yer verilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, şikayet olunanın haczinin iki yıllık süre içerisinde satış masrafı yatırmadığından düştüğünü, haczin yenilenmesi diye bir kavramın kanunda olmadığını, düşen haciz sebebiyle şikayet olunana pay ayrılamayacağını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep ve şikayet etmiştir. Birleşen dosyada şikayet olunan vekili, meskeniyet iddiasıyla dosya açıldığından satışın durduğunu, duran 11 aylık sürede satışın işlemediğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; Ankara 14. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/503 E., 2013/434 K. sayılı kararı ile şikayetçinin haczinin düşmemiş olduğuna karar verildiği, dolayısıyla şikayet konusu taşınmaz üzerinde Konya 7. İcra Müdürlüğü'nün 16.372,56 TL 'lik ve Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 57.304,74 TL'lik olmak üzere 73.677,30 TL'lik haciz bulunduğu, taşınmazın satış bedelinin 55.000,00 TL olduğu, paylaştırma sonucu borçluya iadesi gereken miktar kalmayacağı gerekçesiyle, birleşen dosyada şikayetin reddine, asıl dosyada ise şikayet olunanın haczinin daha eski tarihli olduğu ancak şikayetçinin alacağının ilama dayandığı, İİK'nın 100. maddesi gereği hacze iştirak ettiği, her iki alacağın da imtiyazlı alacak olmadığı, dolayısıyla paylaştırmanın garameten yapılması gerektiği belirtilerek, asıl dosyada şikayetin kısmen kabulü ile K. D.'in alacağına ilişkin sıra cetvelinin iptaline, şikayetçinin sıra cetvelinde birinci sıraya alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, asıl dosyada şikayet olunan ile birleşen dosyada şikayetçi temyiz etmiştir.

1-Asıl dosyada şikayet olunanın temyiz itirazlar yönünden;

a-Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.

Şikayetçinin alacaklı olduğu Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 2010/14916 E. sayılı dosyası kapsamından, şikayetçi tarafça Konya 1. Aile Mahkemesi'nin 2006/778E., 2009/721 K. sayılı kararına dayalı olarak dosya dışı borçlu İ K. Ç. aleyhine ilamlı icra takibine başlandığı, şikayetçi tarafça bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine 22.11.2010 tarihinde haciz konulduğu, şikayetçi vekilince 15.10.2012 tarihinde satış talebinde bulunulduğu ve satış avansının 04.12.2012 tarihinde yatırıldığı anlaşılmıştır.

05.01.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile değiştirilen İİK'nın 106/1 maddesi, değişiklikten önce, "Alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü, 110. maddesi "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." hükmünü içermekte idi.

İİK'nın, 6352 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile değişik 106. maddesi; "Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü içermektedir. 6352 sayılı Yasa, 05.07.2012 tarih 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olup, Yasanın yürürlüğüne ilişkin 106. maddesi hükmü uyarınca, anılan 21. madde yayım tarihinden altı ay sonra 05.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı Yasa'nın 38. maddesiyle İİK'ya eklenen Geçici 10. maddesiyle, bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edileceği hükmü getirilmiştir. Getirilen bu hükümden, 6352 sayılı Yasa değişikliğinin, takip tarihinden itibaren değil, haciz, satış gibi başlatılan her bir takip işlemi tarihi esas alınarak uygulanacağı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 12.02.2013 tarih ve 2012/28045 E., 2013/3913 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 20.02.2015 tarih ve 2014/3595 E., 2015/1053 K; 09.11.2015 tarih ve 5584 E., 7135 K. sayılı ilamları da bu yöndedir) İİK'nın 59. maddesi ise "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü içermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder.

Şikayetçi alacaklı tarafından, 22.11.2010 tarihinde haciz konulduğundan, bu tarihten itibaren, 6352 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önceki 106. madde uyarınca iki yıl içerisinde satış istenmeli ve avans yatırılmalıdır. İİK'nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Somut olayda, bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından süresinde satış talebinde bulunulmuş, ancak avans yatırılmamıştır. Zira, İİK'nın 106. maddesinde satış istenmesinden söz edildiği, bu talebin İcra Müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde talebin geçerliliğini kaybedeceğine ilişkin hiç bir yasa hükmü bulunmadığı gibi, İİK'nın 106. maddesinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklara ilişkin Yargıtay 12. Hukuk Dairesince alınan yargısal kararların da bu yönde olduğu, 2 yıllık süre içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü'ne iletip İİK'nın 59. madde karşısında gereğini yerine getirmesi halinde geçerli bir satış talebinin doğduğu, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.

Satışın da aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmamaktadır. Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, icra dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir. İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-3 fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E., 4131 K., 26.03.2012 tarih ve 1020 E., 2296 K., 27.09.2013 tarih ve 4460 E., 5835 K. sayılı ilamları bu yöndedir.

İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyecektir. İlmi ve yargısal inançların bu yolda olduğu açıktır. (M.Oskay- C.Koçak İİK şerhi 7 cilt, Ank.sh. 3046; Y.19 H.D. 04.12.2001 gün ve 8906 Esas 8078K.)

Borçlu İ. K. Ç.'nin şikayeti üzerine, Ankara 14. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 02.05.2013 tarih ve 503 E., 434 K. sayılı ilamıyla, meskeniyet şikayetinin takibi durdurmayacağı ancak bu süre içinde satış istenemeyeceği, bu nedenle satış isteme süresinin durduğu, avansın yatırıldığı tarih itibariyle iki yıl dolmuş gözüküyorsa da satış isteme hakkının kullanılmadığı zaman diliminde süre duracağından satışın süresi içinde talep edildiğinin kabulü gerektiği, 19.11.2011 tarihli haciz yenileme talebi üzerine İcra Dairesince işlem yapılmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş olup bu ilam yalnızca tarafları yönünden kesin hüküm teşkil etmekte olup şikayet olunan yönünden bağlayıcı nitelikte değildir.

Diğer yandan, İİK'nda, süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun'un 129/son maddesinde, ikinci ihalede alıcı çıkmazsa ''satış talebinin'' düşeceği düzenlenmiştir. Meskeniyet iddiasının kabulünün İİK'nın 106. maddesindeki süreleri durduracağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Şikayetçinin 19.11.2012 tarihli haciz talebi mevcut ise de bu talep doğrultusunda taşınmazın tapu kaydına haciz konulmadığı da anlaşılmaktadır.

İİK'nın 142. maddesinde, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklının takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebileceği düzenlenmiş ve bu madde hükmü ile sıra cetveline itiraz hakkı takip alacaklılara tanınmış ise de her alacaklı bu hakkı haiz değildir. YHGK'nın 05.03.2008 tarih ve 19-161 E., 213 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerekir. Sıra cetveline yönelik itirazda bulunma yetkisi, bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunan alacaklıda olup, aksi halde sıra cetveline itirazda hukuki yararı yoktur. Diğer anlatımla, sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenlenir. Aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, adı geçenlerin sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, şikayetçinin haczi düştüğünden hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, asıl dosyada şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

b-Bozma nedenine göre asıl dosyada şikayet olunanın diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

2-Birleşen dosyada şikayetçinin temyiz itirazlarına gelince;

Yukarıda açıklandığı üzere Ankara 14. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 02.05.2013 tarih ve 503 E., 434 K. sayılı ilamıyla birleşen dosyada şikayet olunan T. K.'ın haczinin düşmediği kabul edilmiş olup hüküm borçlu İ. K. Ç. tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Bu ilam asıl dosyada şikayet olunan yönünden bağlayıcı değil ise de, birleşen dosyada şikayetçinin alacağını borçlu İ. K. Ç.'ndan temlik aldığı anlaşıldığından, birleşen dosyada şikayetçi yönünden kesin hüküm oluşturmaktadır. Bu durumda mahkemece, şikayet olunanın haczinin ayakta olduğunun kabulü işbu dosya yönünden doğru olmuştur.

Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, birleşen dosyada şikayetçinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen dosyada şikayetçinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, (1-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl dosyada şikayet olunanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, asıl dosyada şikayet olunan yararına BOZULMASINA, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl dosyada şikayet olunanın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden birleşen dosyada şikayetçiden alınmasına, asıl dosyada şikayet olunan K. D.'den alınan peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

23. HD. 28.04.2016 T. E: 1433, K: 2750