Tedbir Nafakası- İddianın Genişletilmesi Yasağı-

Dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek görevinin hakime ait olduğu (HMK. mad. 33)- Uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, hakimin taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve tarafların delil gösterilmesini isteyebileceği (HMK . mad. 31)- Dava dilekçesinde, "davalı eşin yükümlülüklerini yerine getirmediği" iddiası ile "tedbir nafakası" isteminde bulunan davacının duruşmada "davalı eşinin başka bir kadınla yaşadığını ve bu nedenle nafaka istediğini" açıklaması iddianın genişletilmesi kapsamında bulunduğu ve davalının açık muvafakati olmadığından tedbir nafakası istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1992 yılında evlendiğini, davalı kocanın evlilik birliğinin gerektiği yükümlülükleri yerine getirmediğini,tarafların ayrı yaşadıklarını ,davalının maddi yardımda bulunmadığı ileri sürerek 500 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş,davacı duruşmada ise davalı kocanın başka bir kadınla birlikte yaşadığını beyan etmiştir.

Davalı, davacının torununa bakmak üzere İstanbul'daki oğlunun yanına gittiğini, davacının ihtiyaçlarını karşıladığını, bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacı her ne kadar eşinden ayrı yaşadığından bahisle tedbir nafakası talebinde bulunmuşsa da davalının davacı olan eşinin torununa bakmak üzere İstanbul daki oğlunun yanına gittiğini beyan ettiği, davacının bu iddianın aksini ispatlar delil ibraz etmediği gibi ön inceleme duruşmasına kadar ve ön inceleme duruşmasında davalının başka bir kadınla birlikte yaşadığını iddia etmediği, tahkikat duruşmasında bu iddiada bulunduğu , bu haliyle bu iddianın iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, davalının açık muvaffakatı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ayrı yaşamakta haklılık iddiasına dayalı eş yönünden tedbir nafakası istemine ilişkindir.

4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Davacı dava dilekçesinde, davalı eşin yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası ile tedbir nafakası isteminde bulunmuştur.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.

Dosya içeriğindeki sosyal güvenlik araştırmasında davalı eşin emekli olup, yaklaşık 1000 TL geliri olduğu, kendisine ait evde oturduğu, resmi nikahsız eşi ve bu eşten doğan iki çocuğunun bulunduğu bildirilmiştir.

Davacı, 09.03.2016 tarihli duruşmada ise, davalı eşinin başka bir kadınla yaşadığını ve bu nedenle nafaka istediğini açıklamıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesi (mülga 1086 sayılı HUMK’nun 76.maddesi) uyarınca; davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara ait ise de, dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.10.2013 gün, 2013/5-603 Esas- 2013/1503 Karar sayılı ilamı.)

Bununla birlikte,HMK 31.maddesinde; “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir “ düzenlemesi yeralmaktadır.

Mahkemece davacının duruşmadaki beyanının, iddianın genişletilmesi kapsamında bulunduğu, bu haliyle bu iddianın iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, davalının açık muvafakatı olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Öyle ise mahkemece, bu esaslar dikkate alınarak, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme neticesinde yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

3. HD. 16.01.2017 T. E: 2016/10264, K: 33