İflasın Ertelenmesi Kararının, Kurum Borcundan Sorumlu Olan Üst Düzey Yöneticiye Etkisi-

İflasının ertelenmesine karar verilen şirketten sigorta primleri de tahsil edilemeyeceğinden, söz konusu tahsil imkansızlığının, yönetim kurulu üyesinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğu gözetilerek, bu durumun, yönetim kurulu üyesi yönünden 5510 s. Kanun’un 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilmesi gerektiği- İflasın ertelenmesi hükmünden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye sorumluluğu gerçekleştiğinden, sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararının ise, üst düzey yöneticinin müteselsil sorumluluğunu etkilemeyeceği ve haklı neden oluşturmayacağı-

"........Davanın yasal dayanaklarından olan, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne düzenlenmiş ise de, bu sorumluluk, “haklı sebep olmaksızın” ödememe hali ile sınırlandırılmıştır. 

Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır. 

Öte yandan; iflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Kanunun 179’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Kanunun 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç kanundan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.

Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu’nun 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Kanun’un 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, yönetim kurulu üyesinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyesi yönünden 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilecektir. Ancak, iflasın ertelenmesi hükmünden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye sorumluluğu gerçekleştiğinden, sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararı üst düzey yöneticinin müteselsil sorumluluğunu etkilemeyecek ve haklı neden oluşturmayacaktır..........

Eldeki davada, davacının Yönetim Kurulu üyesi olduğu Anonim şirketinin açtığı iflasın ertelenmesi davasında 01.12.2008 tarihinde verilen tedbir kararı ile prim borçlusu şirket hakkında 6183 Sayılı Yasa kapsamındaki takipler de dâhil takiplerin durdurulmasına dair karar verildiği, verilen 11.05.2010 tarihli talbin kabulüne dair kararın bozulmasından sonra 27.10.2011 tarihli karar ile şirketin iflasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle iflas erteleme tedbiri dönemi içerisinde henüz tahakkuk etmemiş olan davaya konu prim borçlarının olması, devamında ise, verilen iflas kararı ile şirket üzerinde karar alabilme ve tasarruf yetkisi kalmayan davacı Yönetim Kurulu üyesi bakımından iflasın açılması ile oluşan tahsil imkânsızlığı durumunun da “haklı sebep” kavramı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 

Mahkemece, şirket hakkında verilen iflas kararı sonrasında davacının sorumluluğuna hükmedilmiş ise de, belirtilen açıklamalar ışığında, davacının iflas açılma döneminde de “haklı sebep” kavramından yararlanması gerekmekte olup, buna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.........."

10. HD.'nin oyçokluğuyla vermiş olduğu 19.09.2017 T. ve E: 2015/6153, K: 5875 sayılı içtihadını görüntülemek için tıklayın..