Vakıf adına taşınmaz malın tescili için kayyımlık kararının kaldırılmasına gerek bulunmadığı, aksi halde, tescil davası reddedildiği takdirde kayyımla idare edilen mal varlıkları korumasız kalacağı gibi, yeniden kayyım atanması yoluna başvurma ihtiyacının doğacağı-
Davacının Türk Medeni Kanunu'nun 101 vd. maddeleri gereğince vakfın tescilini istediği, bu uyuşmazlıkla ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün görüş bildirme ve temyiz etme gibi haklarının bulunduğu gözetildiğinde, mahkemece taraflarca gösterilecek tüm kanıtlar toplanıldıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesinin doğru görülmeyeceği-
Mahkemece, vakfa özgülenen para ile gelir getirdiği ispatlanamayan ve denetlenemeyen taşınmaza ait hissenin, vakıf senedinin 3. ve 4. maddelerinde düzenlenen vakfın amaç ve faaliyetlerini gerçekleştirecek düzeyde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, tescili istenilen vakfa en azından başlangıç için yeterli olabilecek para ve malın miktarı belirlenip, bunun da vakfa özgülenmesi için davacı tarafa süre verilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Vakıf senedinde tescile aykırı bir yön bulunmadığına göre tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, vakfın mal varlığının amacını gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığını vakıf senedi üzerinde inceleme yapıp bildirmekle sınırlı olarak görevini aşan bilirkişinin vakıf senedinin 18. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün tesciline olanak görülmediği görüşü ile denetim makamının bu paraleldeki özgün açıklamalarına itibar edilerek davanın reddi yolunda hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 104. maddesinin 3. fıkrasına göre mahkemenin tescil kararından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezi sicile kaydolunan vakfın sadece Resmi Gazete ile ilân edileceği hükme bağlanmış olup, senet değişikliklerinin ilân edileceğine dair bir hüküm bulunmadığı halde; mahkemece değişiklik kararının Resmi Gazetede ilânına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dosya kapsamından ihtilaf konusu taşınmazın kadastro tutanaklarında vakıf şerhinin bulunmadığı, kadastro tutanağının kesinleştiği tarih ile vakıf şerhinin tapuya şerh edildiği tarih arasında on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, on yıllık süre geçmekle tapu kayıt maliki davacı yararına tamamlanmış bir hukuki durumun oluştuğu, hakkın özü ortadan kalktıktan sonra idarenin tek taraflı irade ile bu hakkı tesis edemeyeceği, açıklanan nedenlerle vakıf şerhinin silinmesine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava, vakıf şerhinin kayda işlenmesi istemine ilişkin olup; bu tür davalarda vakıf şerhinin olmaması ya da kaldırılmasında yararı olan kişilerin hasım gösterilerek davanın açılmasının gerekeceği-