İlgili uyuşmazlıkta, arabuluculuk tutanağının düzenlenmesinde şekil şartları bakımından bir itirazın bulunmadığı, uygun şekilde düzenleme yapıldığı ve imzaların geçerliliği konusunda bir tereddüt olmadığı, davacının iradesinin fesada uğratıldığı iddiası kapsamında dinlenen tanık beyanlarından da somut bir kanı oluşmadığı, başkaca bir delil de sunulmadığı, davacının nitelikli bir işyeri olduğu, bu kapsamda gerekli araştırmaların yapıldıktan sonra arabuluculuk görüşmelerinin yapılmasının basiretli bir tacirden bekleneceği, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış iddiası yönünden her zaman tazminat davası açılabileceği, bu kapsamda arubuluculuk tutanağının iptalini gerektirir bir durumun bulunmadığı-
Davacının sigortalısı Şoförler Odasına ait kamyon ticari nitelikte kamyon ise de davalıların murisinin sürücüsü olduğu aracın kişi adına kayıtla özel otomobil olduğu anlaşıldığından, davaya ticaret mahkemesi olarak değil asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılacağı-Anlaşma tutanak tarihinden önce olayla ilgili sürücülerin kusurlarının bulunduğu belirten kaza tespit tutanağı, heyet raporu bulunmasına rağmen davacı sigorta şirketinin ödeme yapmış bulunduğu, keza davacı sigorta tarafından ayrıca hiçbir kusur araştırmasına dair rapor alınmadığı gibi, kusur raporlarına yapılan ödemenin lütuf (ex gratia) ödemesi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu ödemenin davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talep hakkı vermeyeceği-
Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı-
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak taraflar arasında imzalanan İhtiyari Arabuluculuk anlaşmasının, 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu hükümlerine göre eldeki davaya etkisinin değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Arabuluculuk ücretinin ödenmemesi nedeniyle açılacak davanın yargı yolunun adli yargı olduğu- Arabuluculuk bürolarının denetiminin de adli yargıda olduğu-
6325 sayılı Kanun  ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinde toplantı tarihi ile davet tarihi arasında bulunması gereken belirli bir süre öngörülmediği- Bildirim yapılmasına rağmen davacının toplantıya katılmaması nedeniyle  arabuluculuk faaliyetinin sona erdiğine dair tutanak tutulabilecek iken, arabulucu ile başvurucunun mutabakatı ile, davacıdan geri dönüş olması ihtimaline binaen ek bir süre daha beklenildiği- Davacının kendisine yapılan bildirim tarih ve saati ile  toplantı zamanı olarak belirlenen sürede, mazeretini bildirerek toplantının ertelenmesini isteyebilecek iken, davacının geçerli bir mazeret de bildirmediği, dolayısıyla söz konusu arabuluculuk tutanağının iptalini gerektirir bir sebep bulunmadığı- İhbar talebi varsa da HMK m. 62 uyarınca bir dilekçe ibraz edilmediği, davanın ihbarının taraf işlemi niteliği taşıdığı, mahkeme aracılığı ile ya da mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği, dolayısıyla davanın ihbar edilmemesinin sonuca etkili olmadığı-
İşverenin işçilik alacakları kapsamında ibra etkisi kazandırmak için başlattığı ihtiyari arabuluculuk sürecinin, işçilerin işveren tarafından toplu olarak arabulucuya yönlendirildiği, henüz davacının iş sözleşmesi sonlandırılmadan ihtiyari arabuluculuk görüşmelerinin başladığı, toplantıda işçi vekilinin bulunmadığı, işçinin iradesinin sakatlanarak ihtiyari arabuluculuk tutanağı imzalatıldığı, bu nedenlerle tutanağın geçerli olmadığı- İşe iade talebiyle büyükşehir belediye başkanlığına da yöneltilerek açılan davada, tefrik edilen davanın konusu olan arabuluculuk tutanağında büyükşehir belediye başkanlığının isim ve imzasının bulunmadığı ve görüşmelere katılmadığı, dolayısıyla tefrik edilen eldeki dava yönünden gerekçeli karar başlığında isminin yer almasının hatalı olduğu, tefrik sırasında sehven yapılan hatanın düzeltilmesi yönündeki büyükşehir belediye başkanlığının istinaf başvurusunun yerinde olduğu-
İhtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağı sonrasında tutanakta yer alan miktarın işveren tarafından işçiye banka kanalıyla ödenmiş olduğu, arabuluculuk tutanağında işçi ile telefonla yapılan görüşmeler neticesinde anlaşmaya varıldığına işaret edildiği, işçinin iradesinin fesada uğratıldığına dair herhangi bir somut delilin bulunmadığı, bunun yanında Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesindeki ibraya ilişkin hükümlerin arabuluculuk anlaşma tutanağına ve bu müesseseye uygulanmasının mümkün olamayacağı, arabulucunun işçi ile arabuluculuk sürecinde telefonla görüşmüş olmasının ve telefon görüşmeleri neticesinde mutabakata varılmasının arabuluculuk tutanağının sıhhatini etkileyecek bir olgu olarak kabul edilemeyeceği, dava konusu edilen ancak ihtiyari arabuluculuk ile üzerinde anlaşılan taleplerle ilgili dava açılamayacağı-
Dava konusu eser sözleşmesine ilişkin ayıp iddiasına ilişkin uyuşmazlığın Arabuluculuk dosyasında "anlaşmayla" sonlandığı, ilam niteliğindeki anlaşma belgesini hükümleri doğrultusunda taraflar arasında başka bir ihtilafın kalmadığı, böylelikle uyuşmazlık konusu mezkur kazanın arabuluculuk faaliyeti ile sonlandırılmış olduğu ve Arabuluculuk Kanunu mad. 18/5 gereğince yeniden dava açılmasının mümkün olmadığı, davanın açılmasında hukuki yarar dava şartının bulunmadığı-
Tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıklarının görüldüğü, bu durumda arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğu-
  • 1
  • 2
  • kayıt gösteriliyor