Eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelen iş kazası nedeniyle vefat eden kişinin mirasçılarının maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin davada eser sözleşmesi ilkeleri gözetilmeden sadece işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı ilkeleri doğrultusunda, olaya etkili kusur durumu ve oranları dikkate alınarak, hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Eser sözleşmesi niteliğindeki kamu ihale sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında; hükmedilen bedel bakımından davalı ODTÜ’nün de sorumlu olduğu belirtilerek, asıl davanın kısmen kabulü ile hükmedilen bedelin davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş ise de davalı ODTÜ’nün TBK 66/2 kapsamında öğretim görevlisinin düzenlediği rapor üzerinde denetim ve gözetim yükümlülüğü ve yetkisinin bulunmadığı, davalı ODTÜ’nün raporu düzenleyecek olan kişiyle talepte bulunan PTT A.Ş. arasında sadece aracılık yaptığı, ilgilinin düzenleyeceği raporu ve rapor düzenleyecek kişinin denetimi ve gözetim yetkisi bulunmadığı, raporun düzenlenme biçimi ve içeriği hakkında talimat verme yetkisinin de bulunmadığı mahkeme tarafından görevlendirilen nitelikte bir bilirkişi olmadığı, dikkate alındığında davalı ODTÜ bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinin "işin eksiksiz teslim edildiği"ne ilişkin olmasının, bölge adliye mahkemesince "sözleşmeden doğan edimin ayıplı ifa edildiği ve hükmedilen cezai şart alacağı"na ilişkin olarak açık istinaf bulunmadığından bahisle esastan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı- Yüklenicinin istinaf dilekçesinde işin tamamını eksiksiz bir şekilde teslim ettiğini ifade etmiş olduğundan cezai şartı da istinaf ettiğinin kabulü gerekeceği-
Uyuşmazlık; somut olayda, dava konusu taşınmazın imar durumu ile ilgili yaşanan idari işlemler ve yargılama süreci yanında, yüklenicinin diğer hissedarlarla sözleşme yapma yükümlülüğü dikkâte alındığında, sözleşmenin imzalandığı 15.06.2004 tarihinden davanın açıldığı 02.05.2013 tarihine kadar geçen sürenin davacı arsa sahibi açısından makul bekleme süresini aşıp aşmadığı, buradan varılacak sonuca göre Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
Yüklenici tarafından yapımı taahhüt edilen 12 adet villadan davalı üzerine kayıtlı taşınmazın bir parseli üzerindeki 4 adedinin %100 olarak tamamlandığı, davacı üzerindeki diğer parsel üzerindeki 8 adedin 2 adedinin natamam olduğu, geri kalanların ise inşaatına başlanmadığı, inşaatın bütünü itibariyle fiziki seviyenin %56,71 olduğu anlaşıldığı ve yapılan tespit ve değerlendirmelere göre; davacı ile davalı yüklenici arasında inşaat yapım sözleşmesi noterlikçe düzenlenmediğinden geçersiz ise de, davacı tarafından geçersiz sözleşme gereği arsa payı yükleniciye devredildiğinden anılan sözleşme geçerli hale geldiği- Yüklenici sözleşmede kararlaştırılan sürede edimlerini yerine getirmediğinden ve yapımı taahhüt edilen 12 adet villa inşaatının fiziki seviyesi %56,71 seviyesinde kaldığından davacı arsa sahibinin sözleşmeyi fesih hakkı doğduğundan mahkemece dava konusu sözleşmenin geriye etkili feshine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı- Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili fesih koşulları oluştuğundan, davacı arsa sahibi, davalı yüklenici tarafından davalı adına tescil edilen dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptâl ve tescilini talep edebileceği- Yüklenici sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmediğinden, kendisine davacı arsa sahibi tarafından avans niteliğinde yapılan tapu devirleri de gerçek mülkiyetin devri niteliğine dönüşmeyeceğinden tescilin dayanağı hukuki sebepten yoksun olduğundan TMK. 1023. maddenin koruyuculuğundan yararlanılamayacak olup bu nedenle dava konusu taşınmazın davalı kayıt maliki adına tescil edilmesinin davalı tapu kayıt malikine ayni hak kazandırmayacağı ve bu nedenle fesih ve tapu iptali ve tescil istemli davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hekim tarafından yapılan estetik müdahelelerin, eser sözleşmesi kapsamında değerlendirileceği, hekimin, bu müdahale için, hastayı aydınlatma ve hastadan rıza alma zorunluluğu olduğu- Bu açıdan, hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahale ve neticesinde karşılaşabileceği komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi zorunluluğu olduğu- Ameliyat sonrası ortaya çıkan komplikasyon ve görüntü bozukluğunun, hekime izafe edilebilecek bir kusur olarak değerlendirilebileceği- Eser sözleşmesi kapsamında ki bu müdahale işlemiyle yüklenicinin sonuç taahhüdünü tam ve gereği gibi yerine getirmediği ve bu kapsamda davacının maddi ve manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Davacının adına kayıtlı taşınmazı 19.04.2010 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği dava dışı firmaya devrettiği, yüklenicinin taşınmazı devralmasına rağmen edimini yerine getirmediği, bunun üzerine davacının tapu iptali ve tescil davası açtığını, davanın kabulüne karar verildiği ve ilgili taşınmazın 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10 ve 11 numaralı bağımsız bölümlerinin davacı adına tescil edildiği, taşınmaz dava dışı şirket adına kayıtlı iken şirketin davalılardan aldığı krediler karşılığında taşınmaza ipotek tesis ettirdiği, aynı zamanda pek çok kişiye karşı da edinimini yerine getirmediği için hakkında birçok icra takibi olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmaz üzerine de birden fazla haciz konulduğu belirterek davacı üzerine kayıtlı olan taşınmaz üzerinde davalılar lehine yer alan ipotek ve her türlü haciz ile takyidatın kaldırılması talebinin kabulüne-
Yat Sigortası nedeniyle ödenen sigorta tazminatının zarar sorumlusundan rücuan tazmini- Waterlock sisteminin bulunmaması- Teknenin pert kabul edilmesi-
Kural olarak teslim tarihinden sonra tutanakta belirtilen eksik işlerin davalı iş sahibi tarafından tamamlandığının kabul edilmesi gerektiği- Davacı yüklenici şirket, tutanaktaki eksikleri tamamlayarak asansörü çalışır vaziyette davalıya teslim ettiğine ilişkin apartman yöneticisinin imzası bulunan ve yargılamada itiraz edilmeyerek benimsenen teslim tutanağını dosyaya sunduğundan, geçici teslim tutanağında yazılı olan eksik işlerin davacı şirket tarafından tamamlandığının kabulü gerektiği- Basiretli bir tacir ve iş adamı gibi hareket etmek zorunda olan davacı şirketin özen ve sadakat borcu ile sözleşme uyarınca öncelikle "asansörü ruhsat almaya elverişli hâle getirdiğini" ispatlaması gerektiği- Asansör ruhsat alınamayacak vaziyette ise ekonomik değeri olmayacağından, sözleşmede asansörün ruhsat ve gerekli izinlerini almayı üstlenen davacının, öncelikle asansörü ruhsata elverişli şekilde imal ettiğini kanıtlaması gerektiği- Asansör tesisatı dışında davalının gidermesi gereken başka eksiklikler nedeniyle ruhsatın alınamadığı ortaya çıkarsa, davacının hak ettiği iş bedelinin, götürü bedelde fizikî oran yöntemiyle hesaplattırılması ve bulunacak bedelden davalı iş sahibinin kanıtladığı ödemeler düşülerek varılacak sonuca göre hüküm kurulması; ruhsatın alınamayacağı ve bunun sebebinin inşaattaki diğer eksiklerle ilgili olmayıp, yüklenicinin kusurundan kaynaklandığı saptanırsa, bakiye iş bedeline hak kazanamayan yüklenicinin davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Takibe konu alacak miktarı yapılan yargılama sonucu alınan bilirkişi raporuna göre belirlendiğinden, likit ve muayyen nitelikte olmadığından, mahkemece icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
TTK 20/2. maddesine göre basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı-karşı davalının 12.04.2011 tarihli sözleşme ile yüklendiği işin özü, “zamanında teslim” olmasına rağmen, sözleşmeye, sadakat ve özen borcuna aykırı davranarak fuarda açılışın yapıldığı tarihte edimini eksiksiz ve ayıpsız biçimde yerine getirmediği, stant kurulumunu gerçekleştirmediği; bunun sonucunda iş sahibinin fuarın ilk günü yapılan resmi açılış törenine katılamadığı ve diğer firmalar ile müşterileri nezdinde prestij kaybına uğradığı, oysa ana sponsor olarak fuarın açılışına katılması gereken davalı-karşı davacının işin zamanında, tam ve noksansız şekilde teslim edilmesinde menfaatinin büyük olduğu anlaşıldığından, sözleşmenin 3/2. maddesindeki düzenleme uyarınca davacı-karşı davalı yüklenicinin 03.05.2012 tarihli faturasında talep ettiği 35.400,00TL’lik tutara hak kazanamadığının kabul edildiği- Sözleşmenin 3/2. maddesinde kararlaştırılan cezai şartın genel ahlâk ve adaba aykırı sayılarak geçersiz olması için, tacir olan borçlunun ekonomik olarak mahvına sebep olacak ve önceki gibi ticari faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek olması gerektiği- Tacirin hayatını başka yolda düzenlemesi, masraflarını azaltarak bazı ihtiyaçlarından vazgeçmek mecburiyetinde kalmasının cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı sayılması için yeterli olmadığı- Buna göre sözleşme bedeli 35.400,00TL’nin anonim şirket olan ve aynı zamanda yüklenici sıfatıyla işi üstlendiği hâlde edimini ifa etmeyen davacı-karşı davalıya ödenmemesi durumunda şirketin ekonomik yönden ağır derecede zor duruma düşmesinden, ticari faaliyetinin tehlikeye girmesinden söz edilemeyeceğinden, sözleşmenin 3/2. maddesinde düzenlenen cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı olmayıp, geçersiz kabul edilemeyeceği ve BK’nın 20. maddesine göre batıl sayılamayacağı- Sözleşmenin niteliği itibariyle “eser sözleşmesi” olduğu- O hâlde; mahkemece taraflar arasında imzalanan sözleşmenin BK’nın 20. maddesindeki hükümsüzlük hâllerini içermediği, davacı tarafın sözleşme ile eksik veya geç ifa durumunda hiçbir bedel almayacağını kabul ettiği gerekçesiyle verilen direnme kararı esas itibariyle doğru olmakla birlikte kararda satım sözleşmesinde ayıp nedeniyle alıcının seçimlik haklarının düzenlendiği BK’nın 202. maddesine göre değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu-