TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri > - E. Genel işlem koşulları > - II. Kapsamı > Madde 22 - 2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi
Madde Listesi Madde 22 - 2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi
Davacı ile davalı işveren arasında ilk dönem imzalanan 22.04.2009 tarihli yurt dışı iş sözleşmesinde aylık temel ücretin Umman yasalarına göre ödeneceğinin belirtildiği, yine sözleşmenin 16. maddesinde de çalışılan ülke mevzuatının geçerli olduğunun ifade edildiği anlaşıldığından tarafların bu sözleşmede hukuk seçimi anlaşması yaptıkları- Taraflar arasında MÖHUK’un 27/1 hükmü kapsamında hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan uyuşmazlığa Umman hukukunun uygulanması gerektiği- İkinci dönem için ise taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından en sıkı ilişkili hukukun belirlenerek hüküm kurulması gerektiği- Umman hukuku, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere aynı zamanda mutad işyeri hukuku olduğundan gerekirse Umman hukukunda uzman bir bilirkişiden de rapor alınmak suretiyle dava konusu uyuşmazlık bakımından değerlendirme yapılması gerekli iken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu- Primlerin kıdem ve ihbar tazminatına esas giydirilmiş ücretin belirlenmesinde dikkate alınabildiği- Ancak diğer alacakların çıplak brüt ücretten hesaplanması gerektiği- Diğer alacaklara ilişkin hesaplamaların primler çıkartılıp kalan temel ücret esas alınarak yapılması gerekirken dönemler halinde primler dahil bordro toplamı esas alınarak yapılmasının isabetsiz olduğu-
Davacı işçinin, bütün çalışmaları yurt dışında geçtiğinden iş ilişkisinde yabancılık unsuru mevcut olmakla birlikte taraflar arasında hukuk seçimi anlaşması yapıldığına dair iş sözleşmesinde hüküm bulunmayan çalışma dönemleri yönünden Türk Hukukunun (4857 s. İş Kanununun) uygulanması, tarafların hukuk seçimi yaptıkları yurt dışı iş sözleşmesi uyarınca, davacının 15.11.2011-28.08.2013 tarihleri arasında Umman'da geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Umman Hukukunun ve 26.11.2013-20.10.2015 tarihleri arasında Irak'ta geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Irak Hukukunun uygulanması gerektiği, Türk Hukuku uygulanmak suretiyle sonuca gidilemeyeceği- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığı ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de, söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığından ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı-"Hukuk seçiminin iş sözleşmelerinin özel niteliği gereği zayıf taraf olan işçiyi korumak amacıyla ancak işçi lehine olmak kaydıyla sınırlı olarak tanındığı, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde seçilen hukuka ilişkin hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olup matbu hazırlandığı, sözleşme hazırlanırken sözleşmenin yapılması sırasında karşı taraf olan işçiye uyuşmazlığa seçilen hukukun uygulanacağı hakkında açıkça bilgi verilmediği, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlanmadığı ve işçinin bu koşulları açıkça kabul ettiğinin belirtilmediği, bu nedenle taraflar için bağlayıcılığı olmayacağı, TBK 21 uyarınca yazılmamış sayılması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- "Yerleşmiş içtihattan dönülmesi, ancak içtihatların birleştirilmesi yoluyla mümkün olduğundan HGKnun öncelikle içtihatların birleştirilmesi yoluna başvurması gerektiği, bu aşamada esastan inceleme yapılmasının mümkün olmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Sözleşmede genel işlem koşulları bulunmadığının, hükümlerin pazarlık edilerek kabul edildiğinin ispat yükünün, genel işlem koşullarını kullanana ait olduğu- Franchise sözleşmesindeki tek yanlı kararlaştırılan cezai şarta ilişkin hükmün yürürlük denetimi yapılarak yazılmamış sayılmasına karar verilip verilmeyeceğinin öncelikle değerlendirilmesi, yazılmış sayılmasına karar verildiği takdirde sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği kanısına varıldığında, her halükarda davacının zararını talep edebileceği, zararın erken fesih nedeniyle aynı mahiyette bir franchise verebileceği süreyle sınırlı olabileceği hususları gözetilerek bir hüküm tesisi gerektiği-
Taraflar arasında “Tatlıses Çiğköfte” isminin ve “Tatlıses” logosunun kullanım hakkı verilmesi ve çiğ köfte satışı yapılması amacıyla yapılmış olan sözleşme olan açılan itirazın iptaline ilişkin davada taraflar arasındaki sözleşmede davalının günlük en az 25 kg çiğ köfte siparişi vermeyi taahhüt ettiği ve sözleşmenin ihlal edilmesi durumunda 50.000.-TL cezai şart bedeli ödeneceğinin kararlaştırılmasının ardından davalı tarafın iş yerini kapatarak sözleşmeyi süresinden önce fiilen sona erdirmesi ile sözleşmeyi ihlal ettiği, dava tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı olduğu ve kararlaştırılan cezai şart tazminatının ödemesi gerektiği, TBK 22, 26, 27 ve 28. maddelerindeki hükümler dikkate alındığında sözleşmedeki cezai şart tazminatına ilişkin hükmün genel işlem şartlarına aykırı olmadığı, dava konusu olayda davalının faaliyet alanı, işlem hacmi ve bir şahıs işletmesi olması nedeniyle tüm malvarlığıyla sorumlu olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde tespit edilen cezai şart miktarının davalının mahvına sebebiyet verebilecek nitelikte olmadığı-
Davacı ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmeden sağlanan kredi kaynaklı kredi tahsis komisyonu bakımından yürürlük, yorum ve içerik denetimi uyarınca inceleme yaparak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davasında, dava konusu ipotek akit tablosu 818 sayılı BK'nun yürürlükte olduğu dönemde düzenlenmiş olup, genel işlem şartlarına ilişkin hükümler 6098 sayılı TBK'nun yürürlüğe girmesi ile getirildiğinden, ipotek akit tablosunda ayrıca kefalet hükümlerine yer verilmesinin genel işlem şartlarına aykırı olduğu gerekçesi ile geçersiz olduğunun kabul edilemeyeceği-
Vaat borçlusu ve mirasçıları, davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki olmadığından, aynen ifa imkansızlığı nedeniyle müspet zararı isteyebilecekleri- Mahkemece; ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle, taşınmazın rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirlenen rayiç bedele hükmedilmesi gerektiği, hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken uygulanan denkleştirici adalet kuralına göre hesaplanan miktara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mirasçıları, murisin borçlarından şahsen (TMK 699) ve müteselsil olarak (TMK 641. md) sorumlu olduklarından, mahkemece hükmedilecek alacak miktarının tamamından davalı mirasçıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği, miras hisselerine düşen miktarın hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-