Yüklenici şirket işçilerinin işçilik alacaklarının tahsili için açtıkları davalarda ödenmek zorunda kalınan veya kalınacak bedellerden yüklenicinin sorumlu olduğuna dair savunmasının takas niteliğinde ödemezlik def'i olduğu, davalının ödemezlik def'i değerlendirilerek davalının yüklenici işçilerine ödediği veya ödemek zorunda kalacağı bedel göz önünde bulundurulup sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği- “Direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu ve kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Şirketlerin kambiyo senedine dayalı olsa bile, bir mal satışından veya hizmet arzından doğmayan alacakları devralamayacakları ve ancak bir mal satışından ya da hizmet arzından doğan alacağın ifası için verilen kambiyo senetlerini, ciro ve teslim yolu ile devralabileceği- Senet borçlusunun söz konusu işleminden haberdar olduğu andan itibaren, müşterisine karşı ileri sürebileceği şahsî def’ileri, şirkete karşı da ileri sürebileceği- Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebileceğinden tüketici, aldığı mal ayıplı çıkarsa veya mal hiç teslim edilmezse def’ileri senedi devralan üçüncü kişilere de ileri sürebileceği- Davalı şirketin bağımsız bölümü davacıya devretmediği gibi sözleşmenin de resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu anlaşıldığından davacı keşideci, malların kendisine teslim edilmediği ve senetler nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki savunmasını temlik alan durumundaki şirkete karşı da ileri sürebileceği ve davacı tarafından davalı satıcı adına düzenlenen senetler nama yazılı düzenlenmediğinden, davacı satıcı ile olan temel ilişkiden kaynaklanan def'ileri senedi elinde bulunduran üçüncü kişi durumundaki davalı şirkete karşı da ileri sürebileceği-
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı sözleşmenin feshi, tapu iptali ve tescil ile kal istemine ilişkindir...Davalı yükleniciler tarafından takip edilmediği anlaşılan davada; yükleniciden bağımsız bölüm satın aldığı tespit edilen ve yüklenicinin halefi konumunda olan davalılara, inşaatı yasal hale getirerek iskan rusatını almaları için bilirkişi marifetiyle tespit edilecek makul süre ve yetki verilip, oluşacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin yüklenicisinden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişinin tapu iptali ve tescil istemi- Dava tarihinden sonra inşaatta meydana gelen değişikliklerin göz önünde tutulması gerektiğinden, mahkemece; uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile mahallinde yapılacak keşifle, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu inşaatın getirildiği genel fiziki seviyesinin belirlenmesi, inşaatın yüklenici tarafından tamamlanmış olması halinde ... numaralı bağımsız bölümün yüklenici ile yapılan sözleşme gereği tapusunun iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline, eksik ve ayıplı işlerin bulunması halinde ise, bunların ikmali için davacıya makul süre ve yetki verilmesi ile ikmali halinde yahut bilirkişi tarafından belirlenen eksik işler bedeli depo edildikten sonra, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı kooperatiflerin, kendileri ile birlikte davalı yüklenicinin de taraf olduğu ................ Asliye Hukuk Mahkemesi'nin .............. E. sayılı dosyasında, dava konusu bağımsız bölümün de içinde bulunduğu B2 blok'un davalı yükleniciye değil, arsa sahibi olarak kooperatife ait olduğuna karar verildiğini ve bu kararın kanun yollarından geçerek kesinleştiğini savundukları, bu nedenle mahkemece bu durumun incelenip dava konusu bağımsız bölümün davalı yükleniciye bırakılan ve temlik sebebiyle davacının tapu iptal ve tescil talebinde bulunabileceği bağımsız bölümlerden olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yüklenicinin temliki işlemi nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek ise yapılan ödemenin istirdadı talebine-
Arsa sahipleri tarafından kabul edilebilir bir eserin yapıldığından söz edebilmek için; imara, kat karşılığı inşaat sözleşmesine, bilim ve fenne, onaylı projeye uygun olarak yapıldığının bilirkişi raporu ile tespitine ihtiyaç bulunduğu- Mahkemece taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak uzman bilirkişiden (gerekirse bilirkişi kurulundan) bütün bu yönlere işaret eden ayrıntılı bir rapor alınarak, tüm delillerin değerlendirilmesi gerektiği- Ayrıca, yüklenici ve arsa sahipleri arasında düzenlenen sözleşmede, binanın yüklenici tarafından anahtar teslimi tamamlanacağı kararlaştırıldığından, davacı tarafından eksik iş bedelinin davalı arsa sahiplerine ödenmek üzere depo edilmesi, ondan sonra davacının birinci kademedeki tapu iptali ve tescil isteğinin değerlendirilmesi, mümkün olmadığı takdirde tazminat talebi bakımından hüküm kurulması; arsa sahiplerinin ise, dava açılmasına sebebiyet vermedikleri de dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamak suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği-
Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında, davacının arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü yükleniciden temlik alması halinde arsa sahibini ifaya zorlayabilmesi için bazı koşulların varlığı gerektiği- Yüklenicinin arsa sahibine karşı edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkı üçüncü kişiye (davacıya) temlik etmesi halinde üçüncü kişinin (davacının) TBK.m. 97. hükmünden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamayacağı- Diğer taraftan; kural olarak kendi edimini yerine getirmeyen tarafın, karşı tarafın borcunu yerine getirmesini isteyemeyeceği için temlik alan davacının bağımsız bölüm bedelini yükleniciye ödemiş olması, yüklenicinin de arsa sahibine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerektiği-
6361 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 13.12.2012 tarihinden önceki faktoring uyuşmazlıklarına 2006 tarihli Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı- Müşterinin üçüncü şahıs olan borçlu karşısındaki mal tesliminden veya işgörme/hizmet ediminden ileri gelen alacaklarının karşılığını, alacağın tahsilinden önce avans olarak ödeyerek alacağın tahsil edilmemesi riskinin ve müşteri için borçlunun muhasebesinin tutulması, ihtar işlemleri gibi işgörme/hizmet edimlerinin üstlenilmesi suretiyle devir ve satın alınmasının faktöring olarak tanımlanacağı- Türkiye’de bu işlemlerin ancak Faktoring Şirketleri tarafından yapılabileceği- Belirtilen koşullara uygun bir faktoring işlemi gerçekleştirilmediğinde, faktoring şirketinin kambiyo senedinin yetkili hamili olamayacağı ve mahkemenin bunun resen göz önüne alması gerketiği- Faktoring şirketlerin de kambiyo senedinin içerdiği hakkın soyutluğu ilkesinin ortadan kaldırıldığı- Senet borçlusunun, faktoring işleminden haberdar olduğu andan itibaren, faktoring müşterisine karşı ileri sürebileceği şahsî defileri, faktöre karşı da ileri sürebileceği- Şahsî defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesinin, işlemin taraflarının, kambiyo ilişkisinin sıralı tarafları olmasına bağlı olduğu- Aleyhine çek istirdadı davası açılan faktoring şirketinin, dava konusu çek ya da çekleri, yasaya uygun olarak devraldığını ispat etmesi gerektiği buna karşı olarakta davacının faktoring şirketinin çeki ya da çekleri kötü niyetle veya ağır kusurla iktisap ettiğini ispatlaması gerektiği-
Davacılar alacağın temliki sözleşmesine dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itirazın iptali davası açmış olup davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki A.Ş. bu davada taraf olmadığından ve eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili olmadığı görüldüğünden, davaya "asliye ticaret mahkemesinin" değil, "asliye hukuk mahkemesinin" bakması gerektiği- "Alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki A.Ş. arasındaki kar - zarar katılım hesabından kaynaklandığı, TTK. mad. 4/1-f gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca yerinde görülmediği-