5717 s. K. nedeniyle ulusal mevzuat ve Türkiye tarafından 14.10.1990 tarihinde imzalanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme,.... Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi' nin "Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı" na ilişkin 8. maddesi nedeniyle uluslararası mevzuat çerçevesinde; Bölge Adliye mahkemesince, 5717 s. K.'da iade kararı verildikten sonra boşanma davasının ferisi olan velayet hususunda verilen ilamın uygulanması konusunda hukuki boşluk olmadığı- Takibin iptal edilmediği anlaşıldığından, sonucu itirabarıyla doğru olan ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin belirtilen şekilde düzeltilmesiyle yeniden hüküm kurulması gerekirken, şikayete konu çocuğun mutad meskenine iadesine ilişkin icra takibinin, sonradan verilen ve kesinleşen boşanma ve velayet ilamları ile uygulanabilirliğinin kalmadığı, velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuğun, mutad meskene iadesinde hukuki yarar bulunmadığından bahisle istinaf talebinin reddi gerektiğine ilişkin değerlendirmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de yapılan yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ve sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru bölge adliye mahkemesi kararının onanması gerektiği-
Çocukla baba arasında ara kararda belirtilen saat ve günlerde tedbiren kişisel ilişki kurulmasına yönelik ara karara dayanılarak ilamlı icra takibi yapılamayacağı- İhtiyati tedbir kararının, HMK. mad. 393 uyarınca kararı veren mahkeme tarafından uygulanacağı-
Takibin dayanağı, çocukla anne arasında kararda belirtilen saat ve günlerde tedbiren kişisel ilişki kurulmasına yönelik olup bu ara kararı İİK'nun 25 ve 25/a maddelerinde yazılı ilam niteliği taşımadığından bu karara dayanılarak ilamlı icra takibi yapılamayacağı, bu ihtiyati tedbir kararının HMK 393. maddesi uyarınca kararı veren mahkeme tarafından uygulanacağı-
8. HD. 20.03.2017 T. E: 2015/2807, K: 3873-
Tedbir niteliğinde olan ara kararları, yazılı ilam niteliğini taşımadığından ilamlı takibe konu edilemez ise de; anılan karar hükme de bağlanmış ise ilamlı takip dosyasında usul ekonomisi gereği tedbirin infazının da mümkün kılınması gerektiği- Takip tarihinde hükme de bağlanmadığı anlaşılan ve henüz ilam niteliği kazanmayan "çocukla kişisel ilişkiye dair" ara karara dayalı olarak ilamlı takip başlatılamayacağı ve bu durumda takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Takibe konu senetlerin teminat amaçlı verildiğinin sözleşme ve protokol ile sabit olduğu, bu haliyle alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakta olup, dar yetkili icra mahkemesinde bu konunun incelenmesinin ve değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-
Takibe dayanak ara karar hükme bağlanan babanın müşterek "çocukla belirtilen şekilde şahsi ilişki tesisine" dair olup, çocuk teslimine ilişkin ilamların icrası yolu ile takibe konulduğu, tedbir niteliğinde olan ara kararları İİK'nun 25 ve 25/a maddelerinde yazılı ilam niteliğini taşımadığından ilamlı takibe konu edilemez ise de anılan karar hükme de bağlanmış olduğundan ilamlı takip dosyasında usul ekonomisi (6100 sayılı HMK'nun 30. maddesi) gereği tedbirin infazının da mümkün olması gerekeceği-
Her ne kadar boşanma kararı ile birlikte verilen çocuk teslimine ilişkin ilamlar kesinleşmeden takip konusu yapılamaz ise de bu hususun ilgilisi tarafından şikayet konusu yapıldığı takdirde icra mahkemesince incelenebileceği-
İİK.nun 25. maddesine göre, aynen çocuk teslimine ilişkin ilam ile küçüğün velayeti babaya verilmiş ise de, bu tür ilamların kesinleşmeden icraya konulmasının mümkün olmayacağı-
İş bu tensip ara kararının, İİK.nun 25 ve 25/a maddelerinde yazılı ilam niteliğini taşımadığından ilamlı takibe konu edilemeyeceği, bir başka anlatımla anılan kararın, mahkemece HMK.nun 389-393/2. maddeleri hükmüne uygun olarak verilmiş bir tedbir kararı olduğu, buna göre infaz edilmesinin gerektiği, icra emri gönderilerek takip yapılamayacağı-