Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davaları her türlü delille ispat edilebileceğinden “tanıkların dinlenmesinin sonuca etkili olmayacağı” gerekçesiyle bu yöndeki talebin mahkemece reddinin yanlış olduğu-
İlamda mahkemece davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi talebine ilişkin istemin, hükme yeni bir unsur ilave edilmesi niteliğinde olduğu ve bununda tashih yoluyla karşılanmasına yasal olanak bulunmadığı dikkate alınmadan tavzih kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Kanunda sigorta sözleşmesinin şekli ile ilgili bir düzenlemenin yer almadığı, sigorta sözleşmesinin kurulabilmesi için birbirine uygun ve karşılıklı irade beyanına ihtiyaç duyulduğu, sigortacı tarafından gönderilen sigorta poliçesine karşı tarafın açık veya örtülü bir kabulünün bulunmaması ve taraflar arasında kurulmuş bir sigorta sözleşmesinden bahsedilemeyeceği gerekçeleri ile davanın ve kötüniyet tazminat talebinin reddi yönünde kurulan hükmün isabetli olduğu-
Akdin tarafı olmayan davalı şirket yönünden zarardan ne suretle sorumlu olduğu açıklanmaksızın kabuk kararı verilmesinin isabetsiz olduğu- Davacı tarafından yöneltilen icabın sözleşmenin diğer tarafınca açık veya örtülü şekilde kabul edildiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığından, mahkemece taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğuna dair kabul ve gerekçenin yerinde olmadığı-Taraflardan biri tutum ve davranışlarıyla karşı tarafı sözleşmenin yapılacağına dair beklenti içine sokmuşsa, manevi zarardan söz edilmeyeceği; ancak, karşı taraf bu beklentisinden dolayı masraflar yapması halinde uğradığı menfi zararın güven sorumluluğu uyarınca tazmin edilmesini talep edebileceği-
Servis formlarında yazılı işlerin yapılması için sözü edilen belgeleri imzalayan davalı çalışanlarının yetkisiz temsilci veya ticari vekil olmadıklarının kabul edilmesi durumunda dahi, davalı şirket tarafından yapılan işler kabul edilmiş olduğuna göre, esasen karşılıklı icap ve kabul sonucu imzalanan ve Borçlar Kanunu'nun (1, 2, 3 ve 4.) maddelerine uygun şekilde oluşan “servis formu” başlıklı sözleşmelerle davalının bağlı sayılması gerektiği- Borçlar Kanununun 355. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere, taraflar arasında bir “eser” sözleşmesi niteliğinde akdi ilişkinin kurulmuş olduğunun kabulü gerekeceği-
Yapının büyük bir bölümünün tamamlanmış olması halinde, yüklenicinin (davalının) «eser sözleşmesinin geçersizliğini» ileri süremeyeceği–