Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmında; borçlu tarafından istinaf süresi geçtikten sonra ileri sürülen hususların değerlendirilemeyeceği belirtilmiş ise de; borçlunun icra mahkemesine başvuru dilekçesinde savcılık soruşturma dosyasını delil olarak gösterdiği, yasal süresi içerisinde süre tutum ve gerekçeli istinaf dilekçelerini sunduğu, ............ tarihli istinaf dilekçesine ek beyanlarını ileri sürdüğü dilekçe ile sunduğu ............. Cumhuriyet Başsavcılığı’nca alınan rapor tarihinin ise ............ olup, raporun öğrenilme tarihine göre daha önceden sunulmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından, icra mahkemesince alınan rapor ile savcılık tarafından alınan rapor arasında çelişki olup, İlk Derece Mahkemesi’nce bilirkişi raporlarındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre imzaya itiraz ve tazminat ile para cezası hususunda karar verilmesi gerekeceği-
Davacı borçlular vekili istinaf başvuru dilekçesinde, satış ilanının gösterilen adreste daimi evrak memuruna tebliğ edildiğini, bu tebligatta, tebliğ memuru tarafından, muhatabın adreste bulunup bulunmadığının araştırılıp tespit edilmediğini iddia etmiş ise de, dava dilekçesinde bu hususun ihalenin feshi nedeni olarak gösterilmediğinin anlaşıldığı, dolayısıyla dava dilekçesinde ileri sürülmeyen bu nedenin istinaf incelemesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığı-
Dava, tarafların miras bırakanları arasında imzalanmış 05/12/1972 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayalı toplam 7500 m2'lik taşınmazın senette sınırları gösterilen 340.80m2'lik kısmının davacılar adına tescili, olmadığı takdirde sözleşme uyarınca nakden ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereği belirlenecek değeri ile taşınmaz üzerindeki yapı değerinin tahsili istemine ilişkin olduğu - Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra zamanaşımının işlemeye başladığı- Ancak, satışı vaat edilen taşınmazın sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği - Davacı tarafın, dava dilekçesi ve yargılama sırasında ihtilaf konusu taşınmazın zilyetliğinin harici satış vaadi sözleşmesi ile taraflarına teslim edildiği -Taraflar arasında imzalanan 05.12.1972 tarihli satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle tapusuz olduğu için harici satış mümkün olduğu - Taşınmazın zilyetliğinin de davacı yana devredildiği iddia olunmakla zilyetlik devri hususunda gerekli araştırmanın yapılarak gerekçe de bu hususun tartışılmaması da yerinde görülmediği - İlk derece mahkemesi kararının esası incelemeden kararın kaldırılması gerektiği -
Somut uyuşmazlığa konu iş kazasının Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş kazası olması, davacılar ve toplum nezdinde meydana getirdiği derin acı ve infial, iş bu kaza sırasında 301 madencinin hayatını kaybetmiş olması, kazanın meydana gelmesinde davacılar murisi ve diğer işçilerin herhangi bir kusurunun bulunmaması, davalıların kusurunun ve bu kusura bağlı olarak meydana gelen kazanın sonucunun ağırlığı, ağır iş güvenliği ihlalleri göz önünde bulundurulduğunda tazminat tutarının caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiğinden davacı anne için 100.000 TL, davacı kardeşler için ise ayrı ayrı 40.000'er TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği- Her ne kadar davalı taraflarca cevap dilekçelerinde davacı tarafın talep ettiği manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğu, söz konusu manevi tazminat miktarlarının kabul edilmesi halinde felaketi özlenir hale getireceği gibi itirazlarda bulunulmuş olsa da, söz konusu tazminat miktarlarının çok yüksek olmadığı, bir insan canının değerinin parasal olarak ölçülmesinin mümkün olmadığı gibi, Soma gibi orta ölçekli bir ilçede bile orta düzeyde bir apartman dairesinin değerinin yaklaşık 200.000,00-TL. olduğu dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının çok yüksek olmadığı -
Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında istinaf dilekçesinde ileri sürülmeyen bir hususun Bölge Adliye Mahkemesince inceleme konusu yapılamayacağı- Sendikal tazminatın hangi ücret üzerinden hesaplanacağı hususunun kamu düzenine ilişkin olmadığı gibi, bu tazminatın hesabına esas ücretin belirlenmesi kanunun açık hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden bozma sebebi olarak re'sen nazara alınamayacağı- Yargıtay'ın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hallerini inceleyebileceği öngörülmüşse de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için istinaf dairesince incelenmeyen bir konunun temyizde ileri sürülmesi durumunda Yargıtay'ın bu temyiz sebebini incelemesinin mümküm olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, “yeniden esas hakkında bir karar” verilmesi gerektiği- 7251 s. K. ile HMK’nın 356. maddesine eklenen 2. fıkranın farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-
Manevi tazminat davalarında, artık caydırıcılık unsuruna da ağırlık verildiği, gelişen hukukta kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda hakimin manevi tazminata takdir etmesi gerektiği, zira kişi haklarının her şeyin önüne geçtiği - Soma'da gerçekleşen maden kazasının son yüzyılın en büyük iş kazalarından birisi olduğu, yalnızca iş kazasına uğrayanlarda veya kazalıların yakınlarında değil toplumun tamamında derin bir üzüntü meydana getirdiği, bu kapsamda toplumu derinden etkileyen facialarda hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiği-
İstinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kararda re'sen gözetilmesi gereken kamu düzenine aykırı bir durum varsa, istinaf nedenleri ile bağlı olmaksızın inceleme yapılacağı-
Tasarrufun iptali davalarında, 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunun ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı"-
Bölge Adliye Mahkemesince delillerin eksik toplanması sebebiyle dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bölge adliye mahkemesince verilen kararın temyizinin mümkün olduğu-