İstinaf dilekçesinin Bölge Adliye Mahkemesi'nce -HMK m. 341/2, 346 ve 352/1 kapsamında- reddine karar verilmesinin ardından, -22.07.2020 T. ve 7251 s. K. m. 53 ile- 3402 s. Kadastro Kanunu’na eklenen ek m. 6 hükmünün yürürlüğe girmiş olması karşısında, ilk derece mahkemesince verilen kararın, temyiz kanun yolu aşamasında yürürlüğe giren bu hükmü karşısında miktar itibariyle kesin hüküm niteliğine haiz olduğunun söylenemeyeceği, bu karara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğu- "3402 s. Kanun'un ek madde 6 hükmünün geçmişe etkili olarak düzenlenmediği, HMK m. 448 kapsamında ilk derece mahkemesince kararın verilmesi ile usul işleminin tamamlandığı, kararın verildiği tarihte miktar itibariyle kesin olduğu, dolayısıyla istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, temyiz sınırı bakımından taşınmazlarla ilgili bir ayrımın mevcut olmadığı, kesin olan bir kararın doğuracağı usuli kazanılmış hakkın nazara alınması gerektiği, kanun koyucu tarafından tanınmayan kanun yoluna başvuru hakkının yargı kararlarıyla tanınamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davanın bünyesinde barındırdığı tüm bu özellikler nedeniyle verilen kararın denetlenmesini talep etme hakkının Anayasanın 36 ncı maddesi kapsamında güvence altına alınması, hukuki güvenlik, hukuki belirlilik ve hakkaniyet gereği olduğu- HMK.m.341 ile kadastro işlemlerinden doğan davalarda kesinlik sınırının ne yönden belirleneceğinin açık bir biçimde belirlenmemiş olması sonucu ortaya çıkan birtakım tereddütlerin, 7251 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen Ek madde 6 hükmü ile ortadan kaldırıldığı ancak bu hükmün geçmiş dönemdeki farklı yorumları nihayete erdirip miktar itibarıyla kesinlik sınırının kadastro işlemlerinden kaynaklanan davalarda uygulanmayacağı-
Dava konusu haciz ve ipoteğin hak sahibinin bulunması mümkün olmadığından davanın tapu sicilini tutmakla görevli ve sorumlu tapu müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiği, devamında hukuki yarar kalmayan haciz ve ipotek şerhlerinin kaldırılmasına karar verileceği-
Tapu sicil müdürlükleri tapu sicilinin tutulmasında ve bu sicillerin yasalara uygun oluşmasında görevli ve sorumlu olduğundan (TMK. mad. 997 vd.), tapu kütüğünde ve dayanak belgelerde alacaklının bankanın ve ipotek akit tablosunun saptanamadığı ipotek şerhinin terkini davasında, hak sahibinin belirlenmesi ve İsimsiz bir bankaya kayyum atanması sağlanarak yargılamaya devam edilmesi de mümkün olmadığından, davanın tapu sicilini tutmakla görevli ve sorumlu tapu sicil müdürlüğüne açılması gerekeceği-
Davacılara ait binada ruhsat ve eklerine aykırı yapılaşma nedeniyle verilen yıkım kararının tapu kaydına işlendiği, amacın, fiili durumu alenileştirme ve üçüncü kişileri korumaya yönelik olduğu- İmar Kanunu’nun 32 ve 42. maddeleri uyarınca alınan Encümen Kararlarının tapu kaydının beyanlar sütununda gösterilmesinin yasal düzenlemelere ve beyanların fonksiyonuna aykırılık oluşturmayacağı-
Tapu kayıtlarının çatışması halinde kural olarak önceki tarihli olan ve doğru temele dayanan kayda değer verileceği (itibar edileceği)-
Ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmazın tapuda yazılı yüzöl-çümü ile keşifte saptanan miktarının farklı olması halinde, davacıya yüzölçümü davası açması için mehil verilmesi, dava açıldığında sonucunun beklenmesi ve ondan sonra hüküm verilmesi gerekeceği-
Satılan taşınmazın, tapu sicilinde yazılı miktardan daha az çıkması halinde, satıcının -resmi şekilde yapılan sözleşme ile- özel olarak yük altına girmiş olmadıkça, tazminat ödemekle sorumlu olmadığı (BK. 215; şimdi; TBK. mad. 244)-
Tapu sicillerinin, “hak sahipleri”ni ve “hakların kapsamı”nı kuş-kuya yer bırakmayacak ve gerçeği tam olarak yansıtacak şekilde, açık, eksiksiz ve sağlıklı (doğru) olarak düzenlemesi gerektiği-
Tapu kaydı üzerindeki uyuşmazlık çözümlenmeden, ortaklığın gi-derilmesi kararı verilemeyeceği-