Havalenin var olan bir borcun ödendiğini gösterdiği- Davalı savunmasında, borcu kabul etmemiş gerekçeli inkarda bulunmuş olup banka dekontunda, paranın gönderiliş nedenine ilişkin olarak "satın alınan ev bedeli hayırlı uğurlu olsun" açıklaması dışında herhangi bir şerhin bulunmadığı anlaşıldığından, paranın borç olarak gönderildiğinin ispat edilemediği- Davalı karz ilişkisini inkar ettiğine göre, karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerektiği-
Davalının intifa hakkı sahibinin kiracısı olduğunu kanıtlaması halinde taşınmaza haksız bir elatmadan söz edilemeyeceği için adı geçenin bu iddiası üzerinde durulması gerektiği; davalının ileri sürdüğü kira ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve buradan varılacak sonuca göre haklı zilyet olup olmadığı yeterince araştırılmadığı gibi, özel daire bozma kararında da bu hususa yönelik bir açıklama bulunmadığından, dava dışı intifa hakkı sahibi ile davalı arasında kira ilişkisi vs. olup olmadığı kapsamlı bir şekilde araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Karz akdine dayalı alacak istemi-
Karz akdine dayalı alacak istemi-
Karz akdine dayalı alacak istemi-
Her iki taşınmazın yaklaşık 40 yıl önce yapılmış bir istinat duvarı ile ayrıldığı, yapılan uygulamalar sonucunda davacılara ait taşınmazın 57.22 m2'sinin duvarın diğer tarafında bırakıldığı ve davalılar tarafından otopark ve yeşil alan olarak kullanılmak suretiyle elatıldığı, davalıların bu bölümde kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattıkları belirlenmek suretiyle 57.22 m2'lik bölümüne ilişkin olarak açılan elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne ve bahçe duvarının tecavüzlü kısmının yıkımına karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak uzun bir kullanım durumunun taşınmaz malikleri arasındaki bir anlaşmanın göstergesi olduğu, davacıların taşınmazı edindiği tarihten itibaren dava tarihine kadar davalılara bir ihtarname keşide etmedikleri, bir ikazda bulunmadıkları gözetildiğinde, davalıların taşınmazın bu bölümünü muvafakata dayalı olarak kullandıkları, yani sözlü olarak ariyet akdi yapıldığı ve dava açılmakla muvafakatın geri alındığı, akdin feshedildiği dolayısı ile davalıların kötüniyetli olmadıkları anlaşıldığından, kötüniyetli zilyedin malike ödemekle yükümlü olduğu ecrimisilden sorumlu olacaklarının söylenemeyeceği-
Davalıların taşınmazları 50 yıl gibi uzunca bir süredir fasılasız olarak kullandıkları sabit olup, bu süre zarfında davacılar tarafından davalılara bir ikaz veya ihtarda bulunulmadığından taşınmazın kullanımı bakımından zımni ve şifahi olan bir ariyet akdinin yapıldığı kabul edilip dava açılmakla akdin fesedildiği düşünülüp, asıl davanın açıldığı tarihte muvafakatin geri alındığı gözetilerek birleşen davaların açıldığı tarihe kadar olan dönem için belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiği-