Dava dışı işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” olduğunun anlaşılması karşısında uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 3/II-(D) bendine göre el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanların hakkında iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanacağından malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları kollarına tabi olamayacakları ve bu hükmün sonucu el halıcılığı dokuma işinde çalışmaya başlanılan tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağı-
Tarım Bağ-Kurluluğun kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtlarının karine olarak kabul edildiği- Davacı adına üzerinde Maliye Bakanlığı’nın mührü bulunan üç adet müstahsil makbuzunun bulunduğu, davacının ziraat odasına kayıtlı olduğu, tarla vasfında taşınmazlarının bulunduğu ve yapılan kolluk araştırmasında tarımsal faaliyetine ara vermeden devam ettiğinin belirtildiği görülmekle, davacının prim ödeme şeklinin 2926 s. Kanunun 36. maddesine uygun olarak yapıldığı, dava dışı özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikalinin takip görevinin Kurumun müfettişlerinin ve denetim memurlarının görevinde kaldığı, davacının teslim ettiği ürünlerden kesilen Bağ-Kur priminin Kuruma intikal edip etmemesinin davacının sorumluluğu kapsamında olmadığı, Maliye Bakanlığının mührünün bulunduğu söz konusu müstahsil makbuzlarının Maliye Bakanlığı ile anlaşmalı matbaalarda basıldığını ve bir nevi fatura niteliğinin olduğu, herhangi bir sahtecilik iddiasının olmadığı, bu nedenle geçerli bir prim kesintisinin bulunduğu ve davacıya sigortalılık hakkı kazandırması gerektiği-
Davalı şirket ile akdetmiş olduğu “Tanıtım ve Satış Temsilciliği Sözleşmesi” uyarınca temsil yetkisine dayanarak cilt bakım ürünlerinin satışına aracılık eden davacının "hizmet tespiti" davasında, taraflar arasındaki hukuki ilişkide iş sözleşmesini karakterize edici bağımlılık unsurunun mevcut olmadığı; sözleşme konusu ticari faaliyetin risklerinin de davacıya ait olduğu, özellikle sözleşme konusu işte "faaliyetin yapılması yetkisinin" pazarlama ağına giren kişilere bırakılarak şirketin bu hususta -bizzat satış yetkisi ile toptancı, perakendeci gibi başkaca aracılara işin verilmesi- yetkisi dahi kaldırılmış olduğundan taraflar arasındaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesine dayanmadığı ve satıcılık sözleşmesi kaynaklı olduğu-
Sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu, davaya konu dönemde iş yerinin mevcudiyeti ve faal olup olmadığı titizlikle araştırılıp belirlenmeli, bu bağlamda, komşu işyeri işverenleri ile varsa bordroda kayıtlı tanıklar belirlenip, gerek işyerinin varlığı ve akıbetine, gerekse çalışma iddiasının varlığı ve gerçekliğine yönelik beyanları saptanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-