Davacı işçinin, bütün çalışmaları yurt dışında geçtiğinden iş ilişkisinde yabancılık unsuru mevcut olmakla birlikte taraflar arasında hukuk seçimi anlaşması yapıldığına dair iş sözleşmesinde hüküm bulunmayan çalışma dönemleri yönünden Türk Hukukunun (4857 s. İş Kanununun) uygulanması, tarafların hukuk seçimi yaptıkları yurt dışı iş sözleşmesi uyarınca, davacının 15.11.2011-28.08.2013 tarihleri arasında Umman'da geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Umman Hukukunun ve 26.11.2013-20.10.2015 tarihleri arasında Irak'ta geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Irak Hukukunun uygulanması gerektiği, Türk Hukuku uygulanmak suretiyle sonuca gidilemeyeceği- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığı ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de, söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığından ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı-"Hukuk seçiminin iş sözleşmelerinin özel niteliği gereği zayıf taraf olan işçiyi korumak amacıyla ancak işçi lehine olmak kaydıyla sınırlı olarak tanındığı, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde seçilen hukuka ilişkin hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olup matbu hazırlandığı, sözleşme hazırlanırken sözleşmenin yapılması sırasında karşı taraf olan işçiye uyuşmazlığa seçilen hukukun uygulanacağı hakkında açıkça bilgi verilmediği, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlanmadığı ve işçinin bu koşulları açıkça kabul ettiğinin belirtilmediği, bu nedenle taraflar için bağlayıcılığı olmayacağı, TBK 21 uyarınca yazılmamış sayılması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- "Yerleşmiş içtihattan dönülmesi, ancak içtihatların birleştirilmesi yoluyla mümkün olduğundan HGKnun öncelikle içtihatların birleştirilmesi yoluna başvurması gerektiği, bu aşamada esastan inceleme yapılmasının mümkün olmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taraflar arasında imzalanan ticari hizmetler sözleşmesi kapsamında davacı şirkete banka nezdinde açılan vadesiz ticari mevduat hesabı üzerinden işlem yapıldığı, TBK hükümlerine göre genel işlem koşulu içeren sözleşme yapılabileceği ancak TBK’nun 25. maddesi uyarınca, genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamayacağının hüküm altına alındığı, bu düzenlemeye göre, bankacılık işleminin faks talimatı ile gerçekleştirileceği sözleşmede kararlaştırılmış olup,bankacılık işleminin faks ile yapılmasına yönelik düzenleme, işlemlerin hızlanması yönünden davacı lehine olduğu, bu düzenleme ile güven kuruluşu olan bankanın ağır olan sorumluluğu daha da ağırlaşacağından bu durumun dengelenmesi açısından akdedilen ticari hizmet sözleşmesinin 291/e bendi ile “..banka faks talimatını işleme koyduğu durumlarda orijinal metni istememesi nedeniyle hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.” şeklindeki düzenlemenin dürüstlük kuralına aykırı haksız işlem şartı niteliğinde sayılmayacağı- Davacının, eski çalışanı tarafından uzun süreçte aynı yöntemle yaptığı tüm talimatlı EFT işlemlerine itiraz etmeyip, sessiz kalarak zımnen (örtülü olarak) icazet verdiği ve ayrıca bu işlemlere itiraz etmeyerek yapılan işlemlere itiraz etmeyeceği hususunda davalı bankaya haklı bir güven uyandırdığı, Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava ile davacının sanık olan eski çalışanının kabul ve ikrarı uyarınca davacı tarafından imzaları inkar edilmeyen faks talimatlarındaki imzaların dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasını gerektirecek şekilde hileyle sağlanmış olduğunun da tespit edilmesi karşışında davacının kendi çalışanının ağır kusurlu, hukuka aykırı davranışları nedeniyle uğranılan zarardan ve davacı ile davalı banka arasında süregelen talimatla havale yapılma işleminde, davacı şirketin imza sirkülerindeki aynı imzayı taşıyan dava konusu talimatları işleme koyması nedeniyle davalı bankanın sorumlu tutulması ve hafif kusur dahi izafe edilmesinin kabul edilemeyeceği; bu nedenle mahkemece davalı bankanın dava konusu usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinden dolayı kusursuz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği- Davacının, davalı banka hakkında başlattığı takipte haksız olsa da kötüniyetli olduğu dosya kapsamında delillerle ispatlanamadığından yasal koşulları oluşmayan davalının kötüniyet tazminat talebi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmeyip gerekçede de bu konuda değerlendirme yapılmamasının doğru olmadığı-
Ceza-i şart maddelerinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğu ayrıca sözleşmenin "ihlalin uyarıya rağmen sona erdirilmemesi halinde ceza-i şart uygulanabileceği" düzenlenmesine karşın, bir uyarıda bulunulmadığından ceza-i şartın sözleşmeye de aykırı olduğu-
Asıl dava, borçlu olunmadığının tespiti ve fazla ödenen bedelin istirdadı; birleşen ilk dava, alacak; birleşen ikinci dava ise, itirazın iptali istemine ilişkin olup, bir sözleşmede taraflar dışındaki (üçüncü) kişilerin tanık sıfatıyla imzaları mevcut ise, o sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar hakkında bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi konusunda taraflar arasında bir nevi delil sözleşmesi yapılmış sayılacağından davaya dayanak hisse devri ve borç tasfiye protokolünde imzası bulunan kişilerin beyanlarının değerlendirilip protokole aykırı düşmeyen beyanlarına itibar edilmesi gerektiği-
Davacı ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmeden sağlanan kredi kaynaklı kredi tahsis komisyonu bakımından yürürlük, yorum ve içerik denetimi uyarınca inceleme yaparak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
  • kayıt gösteriliyor