Davanın bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı ve TBK. mad. 36 ve 35 hükümleri doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği-
İdarece davalıya gönderilen ihtarname ile taşınmazın vasfında hata yapıldığı, aradaki farkın ödenmesi, aksi halde dava açılacağı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davalıya bildirildiğine göre, bu durumda artık hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, davacı idarenin ihtarnamenin tebliğinden sonra dilediği zaman dava açabileceği- Hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu-
Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunmasının sözleşmenin iptaline engel olmadığı, ancak hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerektiği- İptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı, hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği- Hatanın varlığının her türlü delille ispat edilebileceği-
Hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, aksi takdirde tazminat isteğine ilişkin açılan davada, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmadığı, hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığının her türlü delille ispat edilebileceği- Borçlar Kanunu’nun 31. maddesi (TBK md 39) hükmü uyarınca; iradeyi fesada uğratan sebeplerden dolayı açılacak davaların, ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl için açılması zorunludur. Anılan yasal düzenlemede öngörülen bu süre zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre niteliğinde olup, hakim tarafından davanın hitamına kadar re’sen gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.