Hata, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu- Davacının taşınmazdaki 1/2 payının yarısının (=1/4'ü) satılması için davalıya vekaletname verdiği, diğer yandan vekil kıldığı kişi ile dava konusu taşınmazda inşaat yapımı hususunda anlaştıkları, vekaletnamedeki yetkiye uygun olarak davacının 1/2 payını üzerinde bırakarak 1/4 payı temlik ettiği gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlandığının söylenebilmesine imkanı olmadığı-
Tapu iptal ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlıkta, vefat eden davacının mirasçılarına duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmek suretiyle bu kişilerin davadan haberdar edilmesi gerektiği, bu şekilde aktif dava ehliyeti sağlandıktan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilmeksizin, Türk Borçlar Kanunu'nun 35. ve 397. maddeleri gereği vefat ile davacı yönünden vekalet ilişkisi sonra vekil tarafından vefat eden davacının mirasçılarının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için hem yanılgıya düşen taraf yönünden (subjektif unsur) hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları yönünden (objektif unsur) hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu- Davalının yargılama sırasında öldüğü, terekesinin mirasçılarına intikal ettiği, kişiliğin ölümle sona ermesinden dolayı ölü kişi hakkında iptal tescil hükmü kurulamayacağı, ölü kişi hakkında iptal tescil kararı verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği-
Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı- Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptal edilmesine engel olmayacağı- İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmadığı, hata ve hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği- Hata ve hile her türlü delille ispat edilebileceğinden, davacının tanık dinlenilmesi talebinin, reddine karar verilmesi doğru olmadığı-
Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunmasının, sözleşmenin iptaline engel olmadığı ancak hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesinin gerekeceği- Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği; iptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı- Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği-
233 ada 35 parselde bulunan 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin maliki olduğunu, 5 nolu bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ile anlaştıklarını, ancak iradesine aykırı olarak hataen 4 nolu bağımsız bölümün davalıya temlik edildiğini ileri sürerek 4 nolu bağımsız bölümün davalı adına olan kaydın iptali ile adına tescile, 5 nolu bağımsız bölümün ise davalı adına tesciline-
Ehliyetsizlik ve hata (yanılma) – hile (aldatma) nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu''nda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımının yapılmadığı, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterildiği, kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu, bu koşulların varlığı halinde hataya düşen tarafın, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabileceği ve verdiği şeyi geri isteyebileceği, bunun için hatanın ileri sürülmesinin TBK'nin 35. (BK'nin 25.) ve TMK'nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olması gerekeceği-
Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunmasının sözleşmenin iptaline engel olmadığı, ne var ki, TBK'nin 35. (BK'nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekeceği, öte yandan, yanılma ve aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle de bağlı olmadığı, öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklamasının, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabileceği-
Hataya düşen tarafın, dürüstlük kuralına aykırı olmadığı sürece, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılabileceği, verdiği şeyi geri isteyebileceği- Hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, mahkemece, yetersiz araştırma ve incelemeyle hüküm kurulmuş olup, mahallinde yeniden keşif yapılarak davacıdan, davalıya sattığını iddia ettiği taşınmaz sınırlarını göstermesi istenerek, davacının gösterdiği taşınmazın hangi veya hangi parsellere isabet ettiğinin belirlenmesi, tarafların bildirdikleri tanıkların keşif mahallinde beyanların alınarak tanıklardan davacının, davalıya sattığını bildikleri taşınmazı göstermeleri istenerek tanıkların bu konuda etraflıca beyanlarının alınması, davacı ile tanıkların beyanlarını yansıtır keşfi izlemeye olanak verecek şekilde teknik bilirkişilerden rapor alınması gerektiği-