TÜRK MEDENİ KANUNU > - Eşya Hukuku > - MÜLKİYET > - GENEL HÜKÜMLER > - C. Birlikte mülkiyet > - I. Paylı mülkiyet > - 2. Yönetim ve tasarruf > Madde 690 - b. Olağan yönetim işleri
Tarafların müştereken malik bulundukları taşınmazda ahşap yığma bina şeklinde yapılan iki bölmeli depoyu diğer hissedarların rızası ile davacının 2005 yılına kadar işyeri olarak kullandığı, yapının 2005 yılından 2010 yılına kadar boş kaldığı, taşınmazın kullanılabilmesi için 2010 yılında diğer maliklerin rızası alınmadan şikâyet edilen hissedarlardan ikisi tarafından çatı sökülmek suretiyle tadilata başlanması ve taşınmaza bitişik hazine arazisine kazıkların çakılması üzerine Kaymakamlık kararı ile müdahele edilen hazineye ait taşınmaza tecavüzünün men'ine, taşınmazda üstün hak iddiasında bulunan tarafların görevli mahkemeye müracaat haklarının olduğuna karar verildiği, davalının idari tahkikat sırasında dava konusu taşınmazda emlak bürosu açmak için tadilata başladığına ilişkin beyanda bulunduğu, izinsiz yapılan tadilat nedeniyle yapı tatil tutanağı düzenlendiği anlaşılmakla, söz konusu kararlar ile tüm dosya kapsamından davalının müşterek mülkiyete konu taşınmazda emlak bürosu açmak için diğer maliklerin rızasını almadan tadilat işlemlerine başladığı ve taşınmazın mevcut çatısını yıktığı, yıkılan çatı nedeniyle davacının babasının payından dolayı miras hissesi oranında zarara uğradığı sabit olduğundan, davacının taşınmaza verilen zararının ve diğer zararlarının kapsamı belirlenerek hüküm altına alınması gerektiği-
Tapu Müdürlüğü'nden kat irtifakı tesisinden itibaren müstakil tapuların oluşumuna kadar tedavüllü tapu kayıtları, devre ilişkin dayanak belgeler, sözleşmeler getirtildikten sonra, murisin terekesinin mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği hususunun kanıtlanması için taraflara olanak ve süre tanınması, sonuçta tüm deliller toplanıp, birlikte değerlendirilerek tüm mirasçıların katılmasıyla TMK'nın 676/son maddesine uygun taksim sözleşmesinin bulunduğu ve müstakil tapuların taksime uygun şekilde oluştuğunun belirlenmesi durumunda davacıların taksim sonucu kendilerine isabet eden bağımsız bölümlerden dolayı eksik ve ayıplı işlerden paylarına düşen kısmı, fazla imal edilen dairelerden dolayı paylarına düşen değeri isteyebileceği, yine sözleşmeye aykırı olarak küçük imal edilen dairenin davacılardan herhangi birine isabet ettiğinin belirlenmesi halinde ilgili davacının bu daireye yönelik değer kaybını isteyebileceği gözetilerek hüküm kurulması; taksim yok ise mirasçılardan birkaçının kendi payları için dava açamayacakları ve terekenin tüm hakları için dava açmadıkları gözetilerek terekeye temsilci atanması için süre verilmesine gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tanıklarının beyanı karşısında taşınmazın bahçe bölümünde bulunan bu muhtesatlarla ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra dikilmiş ağaçların davacı tarafça meydana getirildiğinin kabul edilmesinin gerekeceği-
Temsilci aracılığıyla düzenlendiği ileri sürülen sözleşmenin temsil olanı bağlayıcı olabilmesi için, temsil olunan tarafından temsilciye yetki verilmiş olması ya da düzenlenmiş olan sözleşmeye onay vermiş olması gerekip, somut olayda yüklenici ile iş-eser sahibi sıfatıyla sözleşme yapan kişiye, davalı tarafından temsil yetkisi ya da sonradan icazet verilmediğinden, bu sözleşmenin alacaklısı ve borçlusu olamayacağı- Eser sözleşmesiyle bağlantılı kararlardan ötürü sorumluluğu saklı olan ve bu karara dayalı borcun ödenmesini isteme ya da dönüp isteme hakkı bulunanların hakları saklı kalmak üzere, davaya dayanak alınan sözleşmenin tarafı olmayan davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekeceği-
Aynen taksime karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekeceği, önemli ölçüde değer kaybı söz konusu ise aynen taksime karar verilemeyeceği, aynen taksim halinde ise teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesinin düzenlettirilerek bu projeye göre bölüşmenin mümkün olup olmadığının sorulması gerekeceği–
Arsa vasfında olan taşınmazın paydaşları arasında, kullanma bakımından (fiili taksim) yapıldığından, bir paydaşın kendisine düşen bölümü tek başına kiralamaya hakkı bulunduğunun kabulü gerekeceği–