HMK'da, HUMK’nun 512. maddesine paralel bir düzenlemeye yer verilmemiş olduğundan, HMK yürürlüğe girdikten sonra açılan istihkak davasında, İİK’nun yetkiye ilişkin 4 ve 50. maddeleri ile HMK’nun 5 ve 6. maddeleri uyarınca genel yetki kuralının uygulanması gerektiği; buna göre istihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılmasının mümkün olduğu; davalının birden fazla olması halinde davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği (HMK. mad. 7/1)- İstihkak davaları, İİK. mad. 97/11 gereğince genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabi olduğundan ve taşınır mala ilişkin istihkak davalarında kesin yetki kuralı öngörülmediğinden yetki ilk itirazının HMK. mad. 19/2 gereğince cevap dilekçesiyle ileri sürülmesi gerektiği
Basit yargılama usulüne uygun yürütülen taşınır mala ilişkin istihkak davalarında Yasa'ca kesin yetki kuralı öngörülmediğinden yetki ilk itirazının HMK'nun 19/2, 117 maddeleri gereğince cevap dilekçesiyle ileri sürülmesi gerekeceği, HMK'nun 19/4. maddesine göre de, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunulmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği-
Hizmet tespiti davalarının, davalılardan herhangi birinin ikametgâhının bulunduğu iş mahkemesinde bakılabileceği gibi, iddia konusu hizmetin geçtiği yer mahkemesinin de yetkili olduğu-
Faturaya dayanarak yapılan icra takibine yapılan itirazda davalı ödeme savunması ile birlikte yetki itirazında bulunmuş ve ödeme savunmasında bulunmakla, akdi ilişkiyi kabul etmiş, borcun ödendiğini ispat yükünü üstlenmiş olduğundan, TBK. mad. 89 uyarınca para alacağında, davacının ikametgahındaki icra müdürlüğü ve mahkemesinin yetkili olduğu gözetilerek, icra müdürlüğündeki yetki itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
İş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine ilişkin davada; ikametgâh adresi Sandıklı olan davacının HMK 16. maddesindeki seçimlik hakkını, yerleşim yerinde dava açarak kullanması, genel yetki kuralına uygun olup, mahkemece, süresinde ve usulüne uygun yetki itirazı olmadığı, kesin ve kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralı da olmadığı gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının yerleşim yeri gözetildiğinde, "iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin dava"nın davacı tarafından seçimlik hakkı kullanılarak HMK. mad. 16'ya göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu yer iş mahkemesinde açılmış olmasında bir usulsüzlük bulunmadığı ve bu nedenle verilmiş bulunan "yetkisizlik kararı"nın usul ve yasaya aykırı olduğu-
6183 sayılı Kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, 6102 sayıl TTK'nın 103. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı ticari işletme adına geçici de olsa yurt içinde işlem yapanlar hakkında acentelik hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olduğundan yurtdışındaki yabancı işletmeye izafeten yurtiçinde işlem yapana karşı dava açılmasının mümkün olup, bu kişinin davalı şirket tarafından tek müdür, yetkili temsilci olarak atandığı da ortada olduğundan şirket yetkilisi olduğu anlaşılan ... tebligat yapılarak, gerekirse Tebligat Kanunundaki ilanen tebligat hükümleri de işletilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanarak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilinin davayı, sigortacının merkezinin bulunduğu İstanbul mahkemesinde açtığı gözetilerek yetki itirazının reddi gerektiği- Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacının bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu-
İptal davaları aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmü bu davalarda uygulanmayacağı- Yetki sözleşmesinin alacaklı şirket ile borçlu şirket arasında yapılmış olup geçerli bir sözleşme olduğu; .3. kişi ile yapılmış bir yetki sözleşmesi bulunmadığı, ancak borçlu ile 3. kişinin zorunlu dava arkadaşı olduğu; birlikte yetki itirazında bulunmadıklarından, davaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İptal davalarının aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı-