Temyiz istemine konu kararın verildiği 22.01.2019 tarihte, temyiz (kesinlik) sınırının 3.200,00 TL olarak değiştiren hüküm yürürlükte bulunduğundan 1.500,00TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kalması sebebiyle karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
6100 sayılı HMK'nin 48. maddesinin 2. fıkrası gereğince Devlet aleyhine açılan tazminat davasına bakan mahkemenin bu davayı sorumlu hakime resen ihbar etmesi gerekeceği-
Hâkimin kararı ile doğduğu iddia edilen zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı, hâkimin davacıya zarar vermek amacıyla, kasıtlı ya da ağır kusurla hareket ettiğine dair hiçbir delilin mevcut olmadığı, hâkimin önüne getirilen davada, maddi olay ve olguların kanıtlanıp kanıtlanmadığına ilişkin değerlendirmesi ve delilleri takdiri, hukuk kurallarını yorumu, açıkça keyfilik içermedikçe sorumluluğunu gerektirmeyeceği, hâkimin davacının “taraf” olduğu davada delilleri takdirinde ve ulaştığı sonuçta açık bir keyfilik ve kanuna aykırılık görülmediğinden davanın esastan reddine karar vermek gerektiği-
İhtiyati tedbirin kaldırılmasına dair davacı vekilinin beyanını esas alarak tapu kaydı üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair verilen karardan sonra taşınmazın kısıtlanması istenen tarafından satılması olayında "hakimin hukuki sorumluluğu"nu düzenleyen HMK'nun 46 .maddesindeki koşulların hiçbiri gerçekleşmediğinden Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkin davanın reddi gerektiği-
Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için hakimin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olması gerektiği- Davacılar, "yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle zarar gördüklerini" iddia etmiş iseler de; dava dosyasının asıl ve birleşen dosyalardan oluşması, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesine dayalı olması, davanın açılmasından sonra iki kez Dairemizce bozma kararı verilmesi, iki kez karar düzeltme incelemesi yapılması ve bir kez düzeltilerek onama kararı verilmesi nazara alındığında, beş kez kanun yolu incelemesine gönderildiği ve bu kanun yollarından bir kısmına da davacılar tarafından müracaat edilmiş olduğu değerlendirildiğinde, yargılamanın uzun sürmesinde kusurun mahkeme hakimlerinde olduğunun söylenemeyeceği- Yargılama sırasında görevli olan hakimlerin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne aykırı bir karar veya hüküm vermiş olması söz konusu olmadığından ve yargılamanın uzun sürmesi davanın mahiyeti ile birden fazla kanun yoluna gidilmesinden kaynaklanmış olduğundan, hakimlerin sorumluluğu nedeniyle devletin tazminata mahkum edilmesinin hatalı olduğu-
TMK'nun davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saydığı, ve 8.28,47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını ,her her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla kişinin ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirttiğini, öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin sona ereceği-