Davalı şirketin 20.02.2016 tarihli olağan genel kurulunda alınan 2., 3., 4., 7. ve 9. numaralı kararlarının Kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı, genel kurulda alınan kararın iptali için kararın Kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olması gerektiği, söz konusu kararlara ilişkin asıl ve birleşen dosyadaki iptal taleplerinin reddi gerektiği, 2014 yılına ilişkin genel kurulda 2015 yılı için yönetim kurulu ücretlerinin 27.500,00 TL olarak belirlendiği, söz konusu kararın iptali için açılan davada 14.03.2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan 8 numaralı kararın iptaline karar verildiği, kararın aşamalardan geçerek kesinleştiği, 2015 yılı şirketin dönem net karı miktarı dikkate alındığında 2016 yılı için yönetim kurulu üyelerine takdir edilen 27.500,00 TL'lik ücretin fahiş olduğu ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı, bu nedenle iptali gerektiği-
11. HD. 18.01.2024 T. E: 2022/6205, K: 412
Dava, davalı şirketin 17.05.2012 tarihli genel kurulunda alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılığı nedeniyle iptali istemine ilişkindir...
Ortaklar kurulu kararının butlanının, yokluğunun tespiti, iptali, şirket yöneticisinin azli, şirkete kayyım atanması, şirketin uğradığı zararın tespiti ile davalı şirket müdüründen tahsili ve şirketin ortaklarına borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada; şirketin tasfiyeye sokulmasına ilişkin usulsüz çağrı ile toplanan ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olmadığı ve 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmayan ortaklar kurulu kararı ile ilgili iptal talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı ortak, dava dilekçesinde ayrıca davalı şirketin, ortakları olan diğer davalıların borçlu olmadığının tespitini istemişse de bu talebin ancak borçlu şirket tarafından açılacak bir davada alacaklı ortaklara yöneltilebileceği, davacının bu davayı açmaya aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı- Davacı, diğer taleplerinin yanında ortağı olduğu şirketin uğradığı zararın tespiti ile zarar miktarının davalı şirket müdüründen alınarak şirketine verilmesini de istediğinden bu davanın dolaylı sorumluluk davası niteliğinde olduğu ve davalı şirket müdürünün davacının ortağı olduğu şirkete zarar verip vermediği, vermiş ise zararın miktarının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Davalı şirketin sermaye artırımına ilişkin genel kurul toplantılarını çağrısız yaptığından ve davacı bu toplantılara katılmadığından alınan kararların yoklukla malûl olduğu ve yok hükmünde bir genel kurul kararı karşısında bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesinin hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği- "Yokluk yaptırımına tabi işlemlerin aradan zaman geçmesiyle geçerli hâle gelemeyeceği, ancak somut olayda davacıya atfen atılan bir imzanın bulunduğu, davacı sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarına katılmamış olsa da kendisine atfen atılan imzalarla yapılan işlemlerin temsil hükümlerine göre yapıldığının kabulü gerektiği, zira davacının bu işlemlere açık onayı bulunmadığı için bu işlemler davacıyı bağlamaz ise de örtülü olarak bu işlemlere icazet verilmiş olması hâlinde işlemlerin geçerli olacağı, davacı şirketin %40 hissesine sahip olan davacının on yedi yıl boyunca şirketin faaliyetine katılmadığı hâlde şirkette neler olduğunu merak etmemesi, şirketin faaliyetini nasıl sürdürdüğünü, alınması gereken kararların nasıl alındığını, ortaklık pay durumuna göre kendisinin oyunun nisap için önem taşıdığı konuların nasıl aşıldığını araştırmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının bu usulsüz işlemlere uzun süre ses çıkarmamasının zımni icazet anlamına geldiği, bu nedenle uzun süre geçtikten sonra temsil hükümlerine göre geçerli hâle gelen işlemlerin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Ana sözleşmede "şirket sermayesinin arttırılması" hususunda bütün ortakların ittifakla karar vermesi gerektiği yönünde düzenleme yer alırken, alınan diğer kararlarla ilgili ana sözleşmede ayrıca bir nisaba yer verilmemiş olduğu ve Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlere ilişkin düzenlemelerinde ise kanunkoyucu, olağan kararlar için 620. maddede, önemli kararlar için 621. maddede farklı nisaplar öngörüldüğü gözetildiğinde, mahkemece, toplantıda alınan kararların niteliği ve aranması gerekli nisaplar itibariyle ayrı ayrı değerlendirme yapılarak kararların yokluğu yada iptali gerekip gerekmediği sonucuna varılması gerektiği, toplantıda alınan kararların tümüyle yokluğuna karar verilemeyeceği-
Ç.daki usulsüzlüğün tek başına kararın iptali nedeni olmadığı, kararın iptali için çağrıda eksiklik olsa da, davacının davalı şirkette %25 pay sahibi olduğu, kararların içeriğine, mevcut toplantı ve karar nisabına göre çağrı eksikliğinin sonuca etkisinin olmadığı, kararların iptal nedenleri olarak sayılan yasa, ana sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun da davacı tarafından kanıtlanamadığı-
Anonim şirketin genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini talep eden kişinin öncelikle karara olumsuz oy vermesi ve bu muhalefetini tutanağa geçirtmesi gerektiği- İbra ve ibra edilmeme kararlarının ismi geçen bu yönetim kurulu başkanı ve üyelerince yapılan oylama sonucu alınmış olduğu, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları dolayısıyla ibranın veya ibra edilmemenin yönetim kurulu başkan ve üyeleri dışındaki ortakların oylarıyla karara bağlanması gerektiği-
11. HD. 16.01.2020 T. E: 2018/3274, K: 459-
Davacının genel kurulda kendisini vekil ile temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen genel kural kararlarına karşı olumsuz oy vermesine rağmen, kararlara muhalif kaldığına ilişkin gerekçesini usulüne uygun tutanağa geçirmediği, beyanında TTK'nın 396. maddesine aykırı bir şekilde başka bir şirketin yönetim kurulunda üye olarak görev yapan şirketin diğer yönetim kurulu üyeleri aleyhine tazminat davası açılması ve müvekkili aleyhine davalı şirket tarafından açılan davanın düşürülmesinin talep edildiği, açıkça hangi kararlara, hangi gerekçelerle muhalif olduğunu ifade etmediğinden bu beyanın muhalefet şerhi olarak yorumlanamayacağı-