Davacının, davalıya "borç para verdiğini" ileri sürdüğü; davalının ise davaya konu paraların kendisine verildiğini ikrar ettiği, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle verildiğini savunması halinde vasıflı ikrarda bulunduğunun kabul edileceği ve vasıflı ikrarın bölünmeyeceğinden bahisle ispat yükümlülüğünün, ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olduğu- Davacı tarafından delil olarak sunulan belgede, paranın davalıya borç olarak verildiğine ilişkin bir ibare olmadığından, miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği-
İlke olarak güven kurumu olan bankaların en küçük kusurlarından bile sorumlu olduğu- Mahkemece davacının hesaplarından işlem yaptığı iddia edilen dava dışı kişiye verilmiş bir vekaletname, yetki ya da davalı bankaya verilmiş talimat bulunup bulunmadığı, hesabın hareketli hesap olup olmadığı, hesap ekstrelerinin davacıya gönderilip gönderilmediği, davacının hesap hareketlerinden haberdar olup olmadığı, davacının hesaplarında dava konusu edilen dönemde bizzat davacı tarafından yapılan ya da itiraza uğramayan işlem bulunup bulunmadığı, bunun yapılan işlemlere davacının icazet verdiği ya da işlemleri benimsediği anlamına gelip gelmediği, davacı ile davalı banka arasında oluşmuş bir teamülün bulunup bulunmadığı hususları ile davacı tarafça benzer iddialarla başka bankalar aleyhine de davalar açıldığının ileri sürülmesi ve anlaşılması karşısında TMK'.'nun 2. maddesi de nazara alınarak değerlendirme yapılması gerektiği- Sadece imza incelemesi sonrası alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak davacının imzasını taşımayan para çekme dekontları nedeniyle alacağı bulunduğundan bahisle hüküm tesisinin hatalı olduğu-
Davalı banka nezdinde açılmış olan hesaplarda bulunan paraların davacıların bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu diğer gerçek kişi davalı hesabına ... yapılması suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, davacıların üçüncü kişilerle el ve iş birliği yaparak ya da başka şekilde kusurlu davrandıklarının kanıtlanamayıp, davalı banka tarafından hesaplarda bulunan paraların güvenliğinin tam olarak sağlanamayarak, etkili güvenlik önlemlerinin geliştirilememesi karşısında zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek davacıların hesaplarından çekilen tüm tutarın davalı bankadan tahsiline karar vermek gerektiği-
Bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemi-
Davalı Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu diğer gerçek kişi davalı hesabına EFT yapılması suretiyle uğranılan zararın tazmini istemi-
İcra takip dosyası içeriği ve davacı tarafın dava dilekçesindeki anlatımlarından itirazın iptali istenen takibin davacı tarafça davalı eşe TBK'nun 386. maddesinde düzenlenen (BK. madde 306) tüketim ödüncü verdiği ve bununda kendisine ödenmediğini iddia ederek yapılan bir takip olduğu; mahkeme gerekçesinde belirtildiği şekilde; evlilik birliği ve mal rejiminin tasfiyesine bağlı bir alacak için takip bulunmadığı; öyleyse delillerin açıklanan hukuki çerçevede değerlendirerek gerçekleşecek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davası-
İtimat kurumları olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduğu ve objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından da sorumlu olduğu- Bankaların kendilerine yatırılan paraları müdilerce istendiğinde veya belli bir vadede aynı veya misli olarak iade etmekle yükümlü oldukları ve hiçbir gerekçe ve bahane ile yararlandıkları mevduatı mudilere iadeden kaçınamayacakları- Davalı, davacı ile diğer davalıların bankayı dolandırmak amacıyla iş ve gönül birliği yaptıklarını iddia edip kanıtlayamamış ve BK. mad. 100 doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getirememiş; davalı tarafından davalı bankaya para çekilirken sunulan vekaletnamede yer alan imza ile davacının banka hesap kayıtlarında yer alan imzasının farklı olduğu, ayrıca yine vekâletnamede ve ekinde yer alan nüfus cüzdan fotokopisinde yer alan fotoğraf ile davacıya ait nüfus cüzdanındaki fotoğraf arasında gözle görülür belirgin farklılık bulunduğu anlaşıldığından,, davalının noterde sahte nüfus cüzdanına istinaden düzenlenen resmi vekâletnamenin de sahte olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu düzenleme şeklindeki vekâletnamenin ekindeki nüfus cüzdanının, medeni hali kısmında bekar yazmasına rağmen; davacının gerçek nüfus cüzdanının farklı olduğu ve davacının 1938 doğumlu olup, her ay hesap defterine aylık tahakkuk eden faizi işletmek için banka şubesine geldiği, banka görevlilerinin soruşturma aşamasındaki ifadelerinde davacının simaen tanındığının belirtildiği, davalı tarafından sunulan vekaletnameye dayanılarak davacıya ait yüksek meblağlı bir hesabın kapatılması talep edilmesine rağmen, banka görevlileri tarafından davacıya herhangi bir şekilde bilgi verilmediği, davalının kurtuluş kanıtı getirerek hal ve şartlardan doğan özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği ve kusursuz sorumluluğu ilkesi gereğince adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu-
İtirazın iptali davası-
Davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davrandığı iddiasına yönelik tazminat davasında; Vekilin, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumlu olduğu- Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlı olduğu, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumlu olduğu, bu nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmesi gerektiği- Doktorlarların hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorunda olduğu- Doktor, özen yükümlülüğü kapsamında en ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlü olduğu, çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor