TÜRK MEDENİ KANUNU > - Aile Hukuku > - EVLİLİK HUKUKU > - EVLİLİĞİN GENEL HÜKÜMLERİ > - E. Birliğin korunması > Madde 196 - II. Eşler birlikte yaşarken
Davacının, talebinin salt “ayrı yaşamada haklılık” iddiası olarak algılanıp, birlikte yaşadıklarından bahisle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Fiilen davacı anne yanında bulunan müşterek çocuklar için başkaca bir koşul aranmaksızın, davalı babanın katkıda bulunmasının zorunlu olduğu-
Davada; eşler birlikte yaşarken, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından ailenin geçimi için diğerinin yapacağı parasal katkının belirlenmesi istenilmiş olup, mahiyeti itibariyle istenilen nafaka tedbir nafakası niteliğinde (TMK. md.196) olup; buna göre, mahkemece; hüküm altına alınan nafakaların, “yardım” ve “iştirak” nafakaları olarak nitelendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davalı-davacı kadın, ayrı yaşamakta haklı olduğundan, tedbir nafakası davasının kabulü gerektiği-
Davalı kocanın evine ve eşine olan ilgisinin azaldığı ve davacı eşinin gerekli giderlerini karşılamadığı, evlilik birliğinin gereklerini yerine getirmediği iddia edilerek; davacı için nafaka talep edildiğine göre, TMK'nun 196/1.maddesi gereğince; davacının geçinmesi için gerekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de gözetilerek; uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Eşlerin, oturacakları konutu birlikte seçecekleri; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşlerin ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilecekleri, hakimin eşleri, yükümlülükleri konusunda uyaracağını, onları uzlaştırmaya çalışacağı, eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebileceği, gerektiğinde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alacağı-
Davalı kadının nafaka talebi, Türk Medeni Kanununun 197/3. maddesine dayanmakta olup, karşı dava şeklinde açıldığına göre hükmedilen nafakaların boşanmanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesiyle sona ermeyeceği- Davacı (karşı davalı) kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğu ve davalıyı istemediğini söyleyerek, haklı bir sebebi olmaksızın eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşıldığından, davalı (karşı davacı) kadının Türk Medeni Kanununun 196/3. maddesine dayanan geçmiş (altı aylık)birikmiş nafaka talebinin kabulü gerektiği- Kocanın, haklı bir sebebi bulunmadığı halde davalı (karşı davacı) eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı ve tarafların fiilen ayrı yaşadıkları anlaşıldığından, karşı davacının velayete ilişkin talebinin kabulü gerektiği-
Tanık beyanlarından tarafların halen aynı evde birlikte oturmaya devam ettikleri ancak davalının ailenin geçimine katkıda bulunmadığının anlaşılması durumunda davacının, TMK. md. 196 anlamında, davalıdan ailenin geçimi için parasal katkı talebinin haklı sayılacağı–