Evlatlık ilişkisinin kaldırılması talebi- Her ne kadar evlatlık ilişkisi 743 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş olsa da “evlatlık ilişkisinin kaldırılması” talebinin 4722 sayılı Kanun hükümleri gözetildiğinde, 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre inceleneceğinden TMK 318. maddesinde yer alan düzenleme gereğince davanın her ilgili tarafından açılabileceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 317 ve 318. maddeleri kapsamında evlatlık ilişkisinin kaldırılması istemi-
TMK m. 319'da yer alan hak düşürücü süreye ilişkin “…ve her hâlde evlât edinme işleminin üzerinden beş yıl…” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 27.12.2012 tarihli kararı ile iptal edildiğinden ve iptal kararı 13.01.2014 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten sonra, 01.12.2015 tarihinde açılan evlatlık ilişkisinin kaldırılması davasında artık her hâlde evlât edinme işleminin üzerinden beş yıl geçmiş olmasına dair hak düşürücü süre söz konusu olamayacağı- Mahkemece, işin esasına girilerek evlat edinme sözleşme tarihi olan 04.05.1998 tarihi itibari ile evlat edinenin akıl sağlığı yerinde olmadığının araştırılması gerekirken, davanın "hak düşürücü süre geçtiğinden" bahisle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacılar tarafından açılan evlatlık ilişkisinin iptaline dair davanın sonucunun eldeki davanın sonucunu etkileyeceği ve mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacıların mirasçılıklarının olabileceği, bu davadaki hukuki yararlarının da o davanın sonucuna göre söz konusu olacağı-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların, aile mahkemeleri kurulan yerlerde bu mahkemelerce bakılacağı; aynı Yasa’nın 2. maddesi de, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlerin asliye hukuk mahkemelerinde bakılacağı-
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun, 5133 sayılı Kanunla değişik 4. maddesinin; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların, aile mahkemeleri kurulan yerlerde bu mahkemelerce bakılacağını; aynı Yasa’nın 2. maddesinin de, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlerin asliye hukuk mahkemelerinde bakılacağını hükme bağladığı-
Mahkemece, dava nüfustaki yanlış kaydın düzeltilmesine ilişkin olduğundan deliller bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken davanın hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek Aile Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılmasının ve soybağının reddine dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı-…
Türk Medeni Kanunu’nda haklı sebeplere dayalı olarak evlatlık ilişkisinin iptaline ilişkin düzenlemeye yer verilmemişse de, evlatlık ilişkisinin kaldırılmasına ilişkin taleplerin, evrak üzerinde inceleme yapılarak karara bağlanacağına ilişkin yasal düzenlemenin bulunmadığı, ayrıca 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesi hükmüne göre davanın taraflarının hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğunun ve hakimin her iki tarafı duruşmaya davet ederek tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra hükmünü vereceğinin kabul edildiği-
Evlat edinme kararının kesinleşme tarihi ile evlatlık ilişkisinin kaldırılmasına ilişkin bu davanın açıldığı tarih arasında TMK.’nun 319. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü süre gerçekleştiğinden davacının aile halinde yaşama olgusuna yönelik durumu evlat edinme kararının kesinleşmesinde bilebilecek durumda olması nedeniyle; mahkemenin davayı kabul gerekçesi yerinde olmadığı gibi, talebi beş yıllık hak düşürücü süreye tabi tutma olanağının da mevcut olmadığı-
Evlat edinmenin yasal olarak doğurduğu doğal ve zorunlu sonuçlar nedeniyle, aslında diğer çocukların yararlarının zedelenmesi mümkündür; ancak, sadece yasal miras payının azalacağından söz ederek, diğer çocukların yararlarının hakkaniyete aykırı (aşırı şekilde) zedelendiğinin söylenemeyeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor