İşletmeyi devralanın, kusuru olmasa da işletmenin borçlarından sorumlu olacağı- İş kazalarında zamanaşımı süresinin on yıl olduğu ancak bedensel zararların oluştuğu iş kazalarında zamanaşımının kesin maluliyetin tespit edildiği tarihten itibaren başlayacağı- Kısmi dava da ıslah dilekçesiyle arttırılan miktarın zamanaşımına uğradığının dikkate alınması gerektiği-
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat istemine ilişkin davada karar verilmesinin ardından taşınmazın dava dışı kişiye satılarak tapuda da devredilmesi halinde; dava konusunun üçüncü kişiye temlikinin mahkemece re’sen dikkate alınacağı ve öncelikle davacıya HMK'nın m.125 uyarınca seçim hakkının hatırlatılacağı, davacıların davasını şimdi olduğu gibi elatmanın önlenmesi, eski hale getirilmesi ve tazminat istemi olarak devam ettirmesi halinde yeni malikin usulüne uygun olarak davaya dahil edilerek davanın görülmesi gerekeceği-
3. HD. 11.10.2018 T. E: 1341, K: 9918-
Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk" hâllerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına, avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekâlet ücretinin dâhil olmadığı-
Davaya konu icra dosyalarında davalılar tarafından davalı kefil ve dava dışı kiracı şirket aleyhine başlatılan icra takipleri kira sözleşmesine dayalı olarak başlatılmış olduğuna göre kira sözleşmesine dayalı icra takibinde HMK'nun 390. maddesindeki haklılığı yaklaşık ispat hususu yerine getirildiğinden davacı vekilinin belirtilen icra takipleri nedeni ile ihtiyati tedbir talebinin, İİK'nun 72/3 maddesi de nazara alınarak davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu gözetilmek suretiyle borçlu kefil tarafından icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde bu istemin de reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi-
Husumetten reddedilen davada, "davalının ilk yüklenici tarafından yapılan şartlı feshi kabul ettiği ve davacı tarafından yapılan imalâtın bedelini ikinci yüklenici aracılığıyla davacıya ödemeyi taahhüt ettiği anlaşıldığından ve dava dışı üçüncü yüklenici ile yapılan sözleşmede de benzer şekilde bir düzenleme ve taahhüde yer verildiği görüldüğünden TBK. mad. 128' deki sorumluluk koşullarının gerçekleştiği ve davanın esasının incelenmesi gerektiği" yönündeki bozma kararının isabetli olduğu-
Davalının kullandığı aracın trafik sigortacısı ... Sigorta A.Ş’ne karşı 8.000 TL maddi tazminat talepli dava ikame edilmiş olup, yargılama devam ederken davalı sigorta şirketinin zarar bedelini 30.000 TL asıl alacak, 3.500 TL vekalet ücreti, 2.500 TL faiz, 750,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 36.750 TL olarak ödemesi üzerine davalı sigorta şirketinin ve sigortalı araç sürücüsünün bila tarihli düzenlenen ibraname ile ibra edilmekle davalı sigorta şirketinin tüm borçtan kurtulduğu anlaşılmakla bu ibranamede ve feragattan diğer müteselsil borçlu eldeki davanın davalısı araç sürücü ve aynı zamanda işleteninn yararlanması gerektiği-
İş kazası nedeniyle sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya bağlanan gelirler ve geçici iş görmezlik ödeneğinden oluşan sosyal sigorta yardımlarının, davalı işverenden rücuan tahsili istemi- Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerektiği- Davanın yasal dayanaklarından olan ve kusursuz sorumluluk halini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 23.madde şartlarının varlığı usulünce araştırılması gerektiği- Rücu alacağından sorumluluk belirlenirken, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerektiği ve gerçek zarar hesabının, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılması, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmişse bedensel zarar, ölüm halinde destekten yoksun kalma tazminatı hesabı dikkate alınması gerektiği- Uzman bilirkişi tarafından rapor düzenlenerek hak sahibi eşin ve çocuğun gerçek zararının hesaplanması, bu miktar gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile karşılaştırılıp düşük olan tutara hükmedilerek işverenin sorumluluğunun belirlenmesi gerektiği- Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumluluklarının olacağı ve kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmesi gerektiği- İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zarar aşılmamak üzere işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutarın, kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olması, “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması düzenlemesi karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerektiği- Bu yaklaşım ve uygulamanın, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygun olduğu-
İcra Mahkemelerince verilen kararlar genel mahkemeler için kesin hüküm oluşturmayacağından imzası inkar edilmeyen kira sözleşmesine göre kiracılardan davalı G. 'nin başka yerde ikamet etmesi kiracılık sıfatını ortadan kaldırmayacağından davacının ödenmeyen kira alacağı için takip yapmasında ve itiraz eden davalı hakkında itirazın iptali davası açmasında bir usulsüzlük bulunmadığı ancak Türk Borçlar Kanunu mad. 162 uyarınca taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde kiracılardan her birinin kira bedelinin tamamından sorumlu olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmamakta olup takibe konu kira bedelinden TBK. mad. 162 'ye göre davalının hissesine düşen miktarla sorumlu tutularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor