TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri > - Alacağın Devri > - B. Devrin hükümleri > - IV. Garanti > Madde 191 - 1. Genel olarak
Alacağın bir edim karşılığında devredilmesi halinde devredenin devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti ettiği, alacağın bir edim karşılığı olmaksızın devredilmesi halinde ise devredenin veya önceki alacaklının, alacağın varlığından ve ödeme gücünden sorumlu olmadığı- Davalının sözleşme ile doğan hak ve alacağını ivazlı olarak uygun şekilde davacıya devrettiğinden davalının sorumluluğunun bulunduğunun gözetilmesi gerektiği-
Temlik alanla dava dışı kurum arasındaki yazışmalarda davacıya söz konusu hakların sözleşme çerçevesinde kullanabileceği bildirilmesine rağmen davacı tarafın alternatif reklam sürelerini kullanmaya yanaşmadığı ve bu şekilde kusurlu davrandığı göz önünde bulundurularak davacının tazminat talep hakkı doğmadığı gözetilerek davanın reddi yerine aksi düşünce ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olmasının, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmediği- Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak (İİK. mad. 277 vd.) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin alacağı temlik alan kişi tarafından değil de, asıl borçlu tarafından yapıldığının kabul edilemeyeceği- Sıra cetveline itiraza ilişkin davada, davacı "alacağın muvazaalı olduğunu" ve "davalı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olarak taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini" ileri sürmüş ve mahkemece "borcun sona erme iddiasının bulunması" dolayısıyla ispat yükünün davacı yana bırakılması isabetli olmuşsa da, temlik bedeli olarak yatırılan tutarın, borcu sona erdirmek amacıyla yapılmadığı ve davalıya, davalı banka tarafından yapılan temlik ile alacağın davalı 3. kişiye geçtiği ve yine bu amaçla bankaya yapılan temlik ödemesinin davalının babası tarafından yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının iddiası gerçek bir alacağın bulunmadığı değil, alacağın bulunduğu fakat sona erdirildiği noktasında ise, kural olarak ispat külfetinin yer değiştirdiğinin kabul edilmesi, bir diğer ifade ile ödeme gibi sebeplerin varlığını ispat yükünün davacıya yüklenmesi gerekeceği- Mahkemece, dava dışı bankaya yapılan ödemenin dava dışı borçlu tarafından borcu sona erdirmek amacıyla yapıldığı fakat bunun üçüncü kişilere karşı varlığını koruyor gibi gösterilmesi için temlik ivazı olarak bankaya yatırıldığını ispat yükünün davacı alacaklıda olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Dava, banka teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, üçüncü kişinin fiilini taahhüt eden davalı bankanın, elinde likiditenin olmadığı durumlarda mektup bedelini derhal tazmin etmesi gerekmekte ise de; mektubun henüz tazmin edilmeden mahkemece verildiği, ve teminatın ödenmemesi hususunda verilen bir ihtiyati tedbir kararının varlığı halinde ise ihtiyati tedbir kararına muhalefetin aynı zamanda suç teşkil ettiği de dikkate alınarak mektup bedelinin ödenmesinin mümkün olmadığı-
Davalı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmadığı ve muvazaalı oluşturulduğu iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklı da olduğu ve davalının bu alacağın varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikteki delillerle ispatlaması gerektiği-
Alacağın temliki ivaz karşılığında yapılmış ise, temlik eden kimse, temlik zamanında alacağın mevcut olduğunu borçlunun ödeme yapacağını garanti etmiş olur. Ancak ayrıca taahhüt edilmedikçe, borçlunun aczinden sorumlu değildir. Temlik bir ivaz karşılığında yapılmamış ise, temlik edenin, alacağın mevcudiyetinden dahi sorumlu olmayacağı-