Davacının; edinilmiş mal olduğunu iddia ettiği dava konusu evin, davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde karşılığını vererek mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamadığı- Dosyada davalı tarafından, davacının iddiasını ispatlar nitelikte mal rejiminin devamı süresince eşinin katılma alacağını azaltma kastıyla yaptığı bir devrin de bulunmadığı; hâl böyle olunca, dava dışı üçüncü kişinin mal varlığına yapılan katkının, TMK hükümleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan gerek değer artış payı davası gerekse artık değere katılma davası çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davalıdan talep edilemeyeceği-
Eşlerin birlik devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiğinin kabul edileceği- Hayatın olağan akışına göre bunun aksini iddia eden eşin iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Dosya kapsamı itibariyle, davalı erkek eşin kişisel malı niteliğindeki 28.000TL parayı dava konusu taşınmazın alımında kullandığının anlaşılmasına göre; dava konusu bağımsız bölümün satın alınma tarihindeki değerinin, kişisel ve edinilmiş mallarla karşılanma oranı tespit edilerek, Özel Dairenin bozma ilamında gösterilen ilke ve esaslar doğrultusunda işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekeceği-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle ortak yaşamı ve ailenin geleceğini güvence altına almak, daha rahat yaşam sağlamak amacıyla beraberlikten doğan dayanışma ile karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilmeyeceği- Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmaması gerektiği- Davalının davacının murisinden intikal eden dava konusu taşınmazı parasını ödeyerek adına tescilini sağladığı iddiası karşısında mahkemece mahallinde keşif yapılarak -TMK'nun 235/1 maddesi uyarınca- dava konusu taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin ( sürüm değeri) tespit edilerek eklenecek veya denkleştirmeye tabi tutulacak miktar bulunmadığından bu değerin TMK'nun 231. maddesine göre artık değer olarak kabulüyle TMK 236/1 maddesi gereğince belirlenen değerin yarısına katılma alacağı olarak karar verilmesi gerektiği-
8. HD. 17.10.2018 T. E: 2016/11910, K: 17472-
Davanın, adının mahkemece yanlış konulduğu, dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere ortada bir bağış iradesinin bulunmadığı ve delillerin yeniden değerlendirilmesinin doğru olacağı-
Evlilik birliğinin devamını sağlamak bakımından eşlerin karşılıklı sevgi, saygı, sadakat ve fedakarlık değerlerini esas alma görevlerinin olduğu; bu görevin herhangi bir maddi menfaat koşuluna bağlanmasının evlilik birliğinin amacına aykırı olduğu; davacının evlilik birliğinin devamını sağlamak ve davalıyı memnun etmek amacıyla taşınmazı davalı adına tescil ettirmiş olması veya sadakatsiz davranışını affettirebilmek için taşınmazın davalı adına tescil edilmiş olmasının Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre tek başına davacının bağış iradesinin ortaya konulduğunu göstermeyeceği-
Davalı vekili davacı üzerinde kayıtlı olan ve evlilik birliği içerisinde alınan araç üzerinde vekil edenin tasfiye alacağı bulunması nedeniyle TMK'nun 236. maddesi uyarınca takas edilmesini istemiş olup, davalı vekili, tarafından savunma olarak getirilmesi ve külli tasfiyenin söz konusu olması, TMK'nun 236/1-son cümlesine göre takas def'i emir niteliğinde olup, istekle bağlılık ilkesi ile harçsız dava açılamaz kuralına takılmadan isteğin (takas defi'nin) değerlendirilmesi gerektiği görüşünün Dairece benimsenmesi sebebiyle davalı lehine katılma alacağı doğup doğmayacağının tespit edilerek hesaplamada gözetilmesi, takas ve mahsubun değerlendirilmesi, (TMK. m. 236/1 son cümle), gerekeceği-
Mal rejiminin tasfiyesinin istenebilmesi için eşler arasındaki boşanma davasının kabulle sonuçlanması ve kararın kesinleşmesi gerekeceği-
Tarafların anlaşmalı boşanma için düzenledikleri protokolde yer alan beyanların, yargılama oturumunda da tekrarlanması üzerine bu protokolün mal rejimini de kapsayacağı-