Davacı, davalı borçlu hakkında ... tarihinde takip başlatmış, ödeme emri davalı tarafa ... tarihinde tebliğ edilmiş, davalı da bu tarihten altı hafta sonra temerrüde düştüğünden talep edilen alacağın ve faizin ancak borçlunun temerrüde düştüğü tarihten itibaren işlemesi gerektiği-
"Davacının mevduat hesabına paranın geldiğini, ancak paranın davacı tarafından çekildiğini" savunan bankanın "paranın davacıya ödendiğini" davacının imzasını taşıyan belgeler ile ispatlanması gerektiği- Taraflar arasında mevduat ilişkisi hâlen devam ettiğinden, davalı bankanın belgeleri saklama yükümlülüğü de devam ettiği ve davalı bankanın ödeme fişlerinin, belgelerin on yıllık saklama süresinin dolması nedeniyle imha edildiği yönündeki savunmasının dinlenmesinin mümkün olmadığı- Davalı bankanın tek taraflı olarak düzenlediği kendi elektronik kayıtları HMK. 199 anlamında belge niteliği taşısa da, senet olarak kabul edilemeyeceği için, davalı bankanın savunmasını tek başına bu belgeyle ispat ettiği hususunun kabul edilemeyeceği-
Davacının, davalı bankadaki mevduatının ona ait nüfus ve hesap cüzdanı kullanılmak suretiyle aynı evde kaldığı arkadaşı tarafından çekilmesine ilişkin somut olayda; davalı banka tarafından davacının, dava dışı (ev arkadaşı) ile birlikte bankayı dolandırmak amacıyla el ve iş birliği içerisinde olduğu iddia ve ispat edilebilmediğinden; itimat kurumu olan bankaların aldıkları mevduatları özenle korumak zorunda olmaları ve bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunmaları karşısında davacının zararından davalı bankanın sorumlu olduğu ve zarar görenin ortak kusurunun da bulunmadığından tazminatta indirim yapılamayacağı-
İlke olarak güven kurumu olan bankaların en küçük kusurlarından bile sorumlu olduğu- Mahkemece davacının hesaplarından işlem yaptığı iddia edilen dava dışı kişiye verilmiş bir vekaletname, yetki ya da davalı bankaya verilmiş talimat bulunup bulunmadığı, hesabın hareketli hesap olup olmadığı, hesap ekstrelerinin davacıya gönderilip gönderilmediği, davacının hesap hareketlerinden haberdar olup olmadığı, davacının hesaplarında dava konusu edilen dönemde bizzat davacı tarafından yapılan ya da itiraza uğramayan işlem bulunup bulunmadığı, bunun yapılan işlemlere davacının icazet verdiği ya da işlemleri benimsediği anlamına gelip gelmediği, davacı ile davalı banka arasında oluşmuş bir teamülün bulunup bulunmadığı hususları ile davacı tarafça benzer iddialarla başka bankalar aleyhine de davalar açıldığının ileri sürülmesi ve anlaşılması karşısında TMK'.'nun 2. maddesi de nazara alınarak değerlendirme yapılması gerektiği- Sadece imza incelemesi sonrası alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak davacının imzasını taşımayan para çekme dekontları nedeniyle alacağı bulunduğundan bahisle hüküm tesisinin hatalı olduğu-
Davalı banka nezdinde açılmış olan hesaplarda bulunan paraların davacıların bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu diğer gerçek kişi davalı hesabına ... yapılması suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, davacıların üçüncü kişilerle el ve iş birliği yaparak ya da başka şekilde kusurlu davrandıklarının kanıtlanamayıp, davalı banka tarafından hesaplarda bulunan paraların güvenliğinin tam olarak sağlanamayarak, etkili güvenlik önlemlerinin geliştirilememesi karşısında zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek davacıların hesaplarından çekilen tüm tutarın davalı bankadan tahsiline karar vermek gerektiği-
Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemeyeceği - Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alanın, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü olmadığı- Davacı, takip tarihinden önce davalıya borcun ödenmesi konusunda ihtarda ya da bildirimde bulunmadığından davalı, ödeme emrinin tebliği ile borçtan haberdar olduğundan, bu tarihten itibaren altı hafta sonra borcun muaccel hale geleceği, bu durumda takip tarihi itibarıyla muaccel hale gelmiş borçtan söz edilemeyeceğinden davacının tüm talepleri yönünden 'davanın reddine' karar verilmesi gerekeceği-
İtimat kurumları olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduğu ve objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından da sorumlu olduğu- Bankaların kendilerine yatırılan paraları müdilerce istendiğinde veya belli bir vadede aynı veya misli olarak iade etmekle yükümlü oldukları ve hiçbir gerekçe ve bahane ile yararlandıkları mevduatı mudilere iadeden kaçınamayacakları- Davalı, davacı ile diğer davalıların bankayı dolandırmak amacıyla iş ve gönül birliği yaptıklarını iddia edip kanıtlayamamış ve BK. mad. 100 doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getirememiş; davalı tarafından davalı bankaya para çekilirken sunulan vekaletnamede yer alan imza ile davacının banka hesap kayıtlarında yer alan imzasının farklı olduğu, ayrıca yine vekâletnamede ve ekinde yer alan nüfus cüzdan fotokopisinde yer alan fotoğraf ile davacıya ait nüfus cüzdanındaki fotoğraf arasında gözle görülür belirgin farklılık bulunduğu anlaşıldığından,, davalının noterde sahte nüfus cüzdanına istinaden düzenlenen resmi vekâletnamenin de sahte olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu düzenleme şeklindeki vekâletnamenin ekindeki nüfus cüzdanının, medeni hali kısmında bekar yazmasına rağmen; davacının gerçek nüfus cüzdanının farklı olduğu ve davacının 1938 doğumlu olup, her ay hesap defterine aylık tahakkuk eden faizi işletmek için banka şubesine geldiği, banka görevlilerinin soruşturma aşamasındaki ifadelerinde davacının simaen tanındığının belirtildiği, davalı tarafından sunulan vekaletnameye dayanılarak davacıya ait yüksek meblağlı bir hesabın kapatılması talep edilmesine rağmen, banka görevlileri tarafından davacıya herhangi bir şekilde bilgi verilmediği, davalının kurtuluş kanıtı getirerek hal ve şartlardan doğan özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği ve kusursuz sorumluluğu ilkesi gereğince adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu-
Davalı, davacı banka ile dava dışı .. Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladığı, dava konusu borcun ise, davalının imzası bulunmayan şirket kredi kartı başvuru formu ve sözleşmesinden kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşıldığından davalı kefilin, kefil olarak imzalamadığı sözleşmeden doğan borçtan sorumlu tutulmasının doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
Usulsüz işlemle çekilen paraların aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olduğu, bankanın hesap sahibine ödeme yapıp yapmadığı, zararın oluşumuna etkili olmadığı gibi, davacı bankanın bu konudaki zararının tahsilini istemesine de engel olmadığı-
Birer güven kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda oldukları, objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlardan dahi sorumlu oldukları, davalı bankanın, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumlu oldukları, adam çalıştıranın sorumluluğunun, bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğu olduğu, burada yasanın; adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklediği, adam çalıştıranın sorumluluğunun, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğduğu, sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmasının yeterli olduğu, adam çalıştıranın, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlü olduğu- Bankanın "benim çalıştırdığım kişi gözü ile imzaları karşılaştırdı, sahte imza asıl imzaya çok benziyordu onun için kendisi yanılmıştır" diyerek sorumluluktan kurtulamayacağı- Birer itimat kurumları olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduğu-