Hizmet cetveline göre ihtilaf konusu çalışma dönemi içerisinde davacının dava dışı şirketlere ait işyerlerinde çalıştığına dair çalışma kaydı bulunduğu ve davacının "dava dışı işyerlerinde çalışmadığına" dair beyanı gözetildiğinde, yargılama sonucunda verilecek hükmün sözü edilen işverenlerin hak alanını etkileyebileceği anlaşıldığından, davacıya dava dışı şirkete HMK 124 uyarınca husumet yöneltilmesi için süre verilerek davaya katılımları sağlandıktan sonra dava dışı işyerlerindeki çalışmaların iptali gerçekleşmeden çalışmanın kesintisiz olduğunun kabul edilemeyeceği gözetilmek suretiyle bahsi geçen işverenler tarafından sunulacak delillerin toplanması gerektiği- "Davacının bilgisi dâhilinde olmayan bildirimler nedeniyle dava dışı işverenlerin davaya katılmasının sağlanmasına gerek olmadığı, ayrıca davacının "adına bildirim yapan dava dışı işverenlerde çalışmadığını" beyan etmesine rağmen, talebini aşarak bu işverenlere husumet yöneltmesi için zorlanamayacağı, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tespiti talep edilen ve uyuşmazlık konusunu oluşturan 20.07.1989-01.05.1990 tarihleri arasındaki çalışma döneminin işverence bildirim konusu yapılmadığı ve blok çalışma dönemi olan 1990/2 nci dönem ilâ 30.08.1995 tarihleri arasındaki çalışma döneminin geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıl içinde dava açılması gerektiği ile 06.02.2019 tarihinde dava açıldığı gözetildiğinde uyuşmazlık konusu 20.07.1989-01.05.1990 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği-
Dava dışı işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” olduğunun anlaşılması karşısında uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 3/II-(D) bendine göre el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanların hakkında iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanacağından malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları kollarına tabi olamayacakları ve bu hükmün sonucu el halıcılığı dokuma işinde çalışmaya başlanılan tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağı-
Tarım Bağ-Kurluluğun kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtlarının karine olarak kabul edildiği- Davacı adına üzerinde Maliye Bakanlığı’nın mührü bulunan üç adet müstahsil makbuzunun bulunduğu, davacının ziraat odasına kayıtlı olduğu, tarla vasfında taşınmazlarının bulunduğu ve yapılan kolluk araştırmasında tarımsal faaliyetine ara vermeden devam ettiğinin belirtildiği görülmekle, davacının prim ödeme şeklinin 2926 s. Kanunun 36. maddesine uygun olarak yapıldığı, dava dışı özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikalinin takip görevinin Kurumun müfettişlerinin ve denetim memurlarının görevinde kaldığı, davacının teslim ettiği ürünlerden kesilen Bağ-Kur priminin Kuruma intikal edip etmemesinin davacının sorumluluğu kapsamında olmadığı, Maliye Bakanlığının mührünün bulunduğu söz konusu müstahsil makbuzlarının Maliye Bakanlığı ile anlaşmalı matbaalarda basıldığını ve bir nevi fatura niteliğinin olduğu, herhangi bir sahtecilik iddiasının olmadığı, bu nedenle geçerli bir prim kesintisinin bulunduğu ve davacıya sigortalılık hakkı kazandırması gerektiği-
5510 sayılı Kanun kapsamında tarımsal faaliyete dayalı sigortalılığın tespiti istemine ilişkin davada, , davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece araştırılacak hususular-
Türkiye Ziraat Odalar Birliğinden davacının ihtilaflı dönemde sahip olduğu taşınmaz miktarı ve niteliğine göre bu taşınmazlarda bulunulan tarımsal faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan gelirin aylık ortalamasının prime esas günlük kazanç alt sınırının 2009 yılı için 16, 2010 yılı için 17 ve 2011 yılı için 18 katından az olup olmadığı sorularak, davacının 5510 sayılı yasanın 6/1-ı bendi kapsamına girip girmediği belirlenerek, sonucuna göre talebe konu çakışan dönemde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı sayılıp sayılmayacağı irdelenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığının durdurulacağı- Durdurulan sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği-
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda o kimsenin 506 sayılı kanunda belirtildiği biçimde eylemli olarak çalışmasının da koşul olduğu-