Davacı alacaklı banka tarafından, davalı borçlulara çıkarılan noter ihtarnamesi ile borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren 24 saat içinde ödenmesi istenmiş olup, davacı banka alacağı hesabın kat edilmesi ile muaccel olmuş ise de davacı alacaklı bu ihtarname ile muaccel alacağı ödemesi için davalılara ihtarnamenin tebliğ tarihini takip eden 24 saat atıfet tanıdığı, bu durumda atıfet süresi içinde muacceliyetin ertelenmiş sayılacağı; bu itibarla, takip tarihi itibariyle muaccel alacak olmadığından davanın bu yönden reddi gerekse de davalılar ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf ve istinaf mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurmadığından bu hususun bozma sebebi yapılamayacağı-
İtirazın iptali- Temerrüt faizinin oranı belirtilmeyerek infazda tereddüt-
İtirazın iptali davalarının icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardan olduğu-
Taraflar arasında görülmekte olan itirazın iptali davasında, davacı alacaklı, şirket hesabından 180.000,00 TL çekildiğini, ödeme dekontundaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüş olsa da, dekonttaki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olduğunun ATK raporu ile belirlendiği, davaya konu şirket hesabının açıldıktan kısa bir süre sonra kapatıldığı, hesapta sadece 12 adet hareket olup, çekilen 180.000,00 TL'den 6 yıl boyunca haberdar olunmamasının 'hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu' dikkate alındığında, mevcut takibin haksız ve kötüniyetli olarak yapıldığının sabit olduğu-
Davalı borçlunun icra takibine itiraz etmesi halinde, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edilip edilmediği ve tebliğ edilmiş ise, tebliğden itibaren bir yıllık süre içinde itirazın iptali davası açılıp açılmadığının araştırılması, açılmış ise itirazın iptali davasının sonucunun bekletici mesele yapılması, takibin kesinleşmesi halinde ise aciz belgesi yerine geçebilecek haciz tutanağının da bu aşamadan sonra araştırılarak tasarrufun iptali isteğine karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davasında, icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerektiğinden, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce borçlu tarafından yapılan ödemeler mevcut ise, davacı tarafın bu ödemeler yönünden dava açılmasında hukuki yararı bulunmadığı-
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit alacak olması gerektiği, alacağın likit alacak olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği- işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardan olduğundan İş Kanunu tarafından işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmolunamayacağı- Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının kıdemi ve ücreti konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, işverenin borçlu olduğunu düşündüğü kısım dahil tüm miktara itiraz etmesinin işvereni kısmen kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatı ödeme yükümlülüğü altına sokacağı-
Davacının isteminin dayandığı hukuki sebep, "kendisi ile davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesi ile davalının 'ücret' borcuna ilişkin olmayıp davacı ile davalı arasındaki borç ilişkisi iddiasına dayandığından, yani, davacı, almış olduğu senede dayanarak, davalıya verdiğini iddia ettiği borcu talep ettiğinden, uyuşmazlığın çözümünde, yanlar arasındaki hukuki ilişkide, öncelikle Borçlar Kanunu’nun karz akdi hükümleri ile kambiyo senedine dayanılması nedeniyle ticari hükümlerin uygulanması gerektiği- "Davacı işçinin, işverenin kredi çekememesi nedeniyle, talimatı üzerine, işveren için kredi çekildiği, hukuki ve kişisel bağımlılık nedeni ile iş ilişkisi kapsamında kredi çekilip işverene verildiği, davacının serbest iradesi olmadığı için tarafların eşit konumda olduğu ve serbest irade ile kararlaştırılan karz sözleşmesinden söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden ve iş ilişkisinden kaynaklandığı, bu nedenle iş mahkemesinin görevli olduğu yönündeki bozmasının isabetli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kıdem tazminatından her işveren işçiyi çalıştırdıkları dönemlere göre orantılı olarak sorumlu olduğu-
Davalı sigorta şirketi tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin asıl alacak ve faiz alacağından ne şekilde hesaplanarak indirildiği belirsiz olduğundan, mahkemece, öncelikle, davacının işyerinde meydana gelen hasarı tespit edebilecek emtianın niteliğine göre ve mali müşavirlerden oluşan 3'lü heyet raporu alınarak, işyerindeki hasar gören eşyaların faturaları ve işyerinin ticari defterleri de incelenerek denetime elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınarak gerçek zararın belirlenmesi, davalı tarafından dava konusu takip başlatıldıktan sonra  icra dosyasına yatırılan asıl alacak ve ferilerine ilişkin ödemeler kalem kalem değerlendirilip mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davaya konu tazminat bedeli likit olmayıp yargılama sonucu belirleneceğinden, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-