Taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı, icra takibine konu faturaların gönderilmiş olmasının tek başına sözleşme ilişkisinin varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığı, malın teslim edildiğinin ispat yükünün davacıda olduğu-
Mahkemece deliller toplandıktan sonra ilk bilirkişi incelemesi yaptırılmış, her iki rapor arasında alacağın miktarı bakımından 60.654,46 TL fark ortaya çıktığı; her iki rapor arasında belirtilen şekilde çelişki olmasına karşın mahkemece bu çelişki giderilmeksizin ilk bilirkişi raporunda belirtilen miktarın hükme esas alındığı, ilk rapor sonrası yeni rapor alınıp ilk rapora geri dönülerek karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemece; davacı aracının eski hasarlarının araştırılması ve gerekli belgelerin temininden sonra, araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil başka bir makine mühendisi bilirkişiden, tüm dosya kapsamına göre; davacı aracında kaza nedeniyle oluşan hasarın onarım bedelinin ayrıca hesap edilmesi suretiyle, hasarın nitelik ve niceliği, aracın modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi gibi hususlar gözönünde bulundurularak, kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. el piyasa rayiç değeri (hasarsız haliyle) ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. el piyasa değeri arasındaki fark (aradaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi) hususlarında, dosyadaki 06.11.2013 tarihli rapor ile 04.06.2017 tarihli rapor arasındaki çelişkileri gideren (anılan iki raporda hesaplanan değer kaybı bedelleri arasında fahiş fark bulunduğundan), ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davacı tarafça talep edilen tazminat miktarı, likit (muayyen, belirli) olmayıp davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmeyişinin doğru olmadığı-
Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunluluğu bulunan uyuşmazlıklarda, İcra ve İflas Kanunundaki genel haciz yoluyla icra takibine de başvurulabileceği- Tüketici Hakem Heyetleri mahkeme niteliği taşımadıklarından ve de görevine girmediğinden icra takbine yapılan itirazın iptali davasına bakmayacağı-
İtirazın iptali davasının arabuluculuk dava şartına tabi davalardan olduğu (TTK. 5/A)-
Davacının, çalışanı olduğu davalı şirketin mali durumunun kötüye gitmesi sebebiyle kredisi çekerek davalı şirkete verdiği, kredi taksitlerinin ödenmeyen bakiyesi için açtığı itirazın iptali davasında, mahkemece, "Senette keşide tarihi bulunmaması sebebiyle davalı şirket yetkilisi tarafından keşide edilip edilmediğinin tespit edilemediği, iddiasının ispatlayamadığı, iddiasının ticari hayatın ve genel olarak hayatın olağan akışına aykırı olduğu" gerekçesiyle davanın reddinin isabetsiz olduğu- Davacının kullandığı kredinin iki taksidinin, ödeme tarihlerinde davalı şirket yetkilisi olduğu anlaşılan kişi tarafından ödendiği, dolayısıyla davalı şirketin eylemleriyle dava konusu borcu kabul ettiği ve kısmen ödemede bulunduğu anlaşıldığından mahkemece, davacının iddiasını ispatladığı kabul edilmesi gerektiği-
Davacı, davalıya banka havalesi ile borç olarak para gönderdiğini tanık delili ile ispatlayamazsa da, HMK. mad. 169 vd. gereğince davalıya meşruhatlı isticvap davetiyesi çıkarılarak, davacının delil olarak dayandığı e-postaların davalı tarafından gönderilip gönderilmediği, e-posta içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisinin nereden kaynaklandığı davalıya sorulup e-posta çıktıları hakkında açıklama yaptırılması gerektiği-
Takibin açıldığı yılda mevcut olan icra dairesi temlikin yapıldığı yıl kapatıldığından ve dosyaların devrolunduğundan, temlik sözleşmesinde, icra dairesi yazılarak, icra dosya numarası yazılmış olduğu- Alacak geri temlik sözleşmesi yapılırken, yine dosya numarası belirtilmeksizin icra dairesi yazılmışsa da, temlik sözleşmesindeki sıra numarası ile geri temlik sözleşmesindeki sıra numarası aynı olduğundan, temlik edilen dosya ile geri temlik alınan dosyanın aynı olduğunun kabulü gerektiği- İtirazın iptali davası olarak açılan davaya, davacı "alacak davası" olarak devam ettiğinden, icra dairesi numaraları ve icra dairesinde talep edilen alacak miktarının farklı olduğu gerekçesiyle davanın husumetten reddinin hatalı olduğu-
“Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu- "Davalılar arasında organik bağ bulunduğu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğu, davalı borçlunun, borçlarından kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğu" iddiaları mahkemece araştırılmadan ve somut uyuşmazlık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu alacak miktarının bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olması halinde davacı yararına İİK. mad. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Hizmet verdiği davalı şirket ile ile davalı diğer şirket arasında organik bağ bulunduğunun, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunun, sözleşmeye taraf olan şirketin borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunun iddia edilmesine rağmen mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan, “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-