Davalı banka "davacının banka nezdindeki maaş hesabından davacının kredi kartından kaynaklanan borcunu mahsup ederken davacının imzaladığı sözleşmedeki rehin/mahsup haklarına dayandığını" belirttiğinden, mahkemece davalının bu savunması üzerine durulmadan, davalı bankanın sözleşme kapsamında haksız davranışının nasıl saptandığı, sözleşmelerin ilgili maddeleri de belirtilmek suretiyle açıklanmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, davalı banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişiye inceleme yaptırıp, davacının davalı bankaya kredi kartı borcu bulunup bulunmadığı ve davalı bankanın yaptığı kesintilerin bu borcun tahsilini sağlayacak miktarda olup olmadığı ve sözleşmeyle davacının davalı bankaya hesap üzerinde böyle bir tasarruf hakkı verip vermediğini saptaması gerektiği-
Ticari satış nedeniyle davacı alacağının tahsili için girişilen takibe itirazın iptali davasında faturanı tek başına alacağın kanıtı olmadığı ve fatura düzenlenmesinin tek başına mal teslimini kanıtlamayacağı- Tek taraflı olarak düzenlenen faturanın faturayı düzenleyenin kendi defterlerine kayıt edilmiş olmasının da alacağının varlığını ispatlamayacağı- Teslim tutanağının tarih ve içerik itibariyle faturayı kapsamaması halinde mahkemece, fatura konusu içeriğin davalı tarafından davacıya teslim edildiğinin kabul edilemeyeceği-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşmenin bulunmadığı, bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerekeceği, davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceğinin ayrı ayrı belirlenmesi gerekeceği-
Riziko tarihinde yürürlükte bulunan poliçe genel şartları uyarınca, aracın anahtar ile çalınması halinin teminat dışında bırakıldığı, dosya kapsamında yer alan kanıtlar değerlendirildiğinde, aracın yedek anahtarı olmadığının, aracın davacı tarafından 2013 yılında satın alındığının anlaşıldığı, aracın tek anahtar ile satın alındığı ileri sürülmüş olup, diğer anahtarın bulunmadığının beyan edildiği, aracın anahtar ile çalınmadığı, rizikonun tazminat kapsamında kaldığı hususunda kanıt yükünün davacıda olduğunun kabulü gerekeceği-
Zamanaşımına uğramış senede dayanarak, lehtar ile avalist arasında temel ilişki olmadığından, avalistten alacak isteminde bulunulamayacağı- Takip dayanağı bononun, zamanaşımına uğradığından yazılı delil başlangıcına dönüşeceği ve bu durumda davacı alacaklının bu belgeye ek olarak tanık dâhil başkaca deliller göstererek davasını ispat edebileceği ancak, bozma kararının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacıya bozmadan sonra tanık deliline dayanma ve tanık dinletme hakkı tanımayacağı- Davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olması hâlinde dahi, davanın kabulünün sadece tanık beyanında belirtilen meblağ yönünden olacağı- Takip talebinde talep edilen Euro cinsinden işlemiş faizin uygulamayacağı takip talebinde TL cinsinden gösterilen asıl alacağın sebebi gösterilmediğinden ve bu alacak ispatlanamadığından bu alacak ve bu alacağa yönelik işlemiş faizin kabul edilmesinin de hatalı olduğu- Euro cinsinden asıl alacağa Devlet bankalarının Euro mevduatına uyguladığı temerrüt faizi uygulanması gerektiği, avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
İcra takibinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödemeler ile ilgili davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, ancak bakiye kalan alacak ve fer'ileri ile ilgili dava açılabileceği, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin ise icra müdürü tarafından infaz sırasında dikkate alınacağı-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararla gerekçeli karar arasında icra takibine konu asıl alacak miktarı yönünden farklılık olduğunun, böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında hükmedilen alacak miktarı yönünden çelişki yaratıldığının anlaşıldığı, bu halin HMK'nın 298/2 maddesine aykırılık teşkil ettiği-
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takip ve dava konusu olmayan istemlerin bu davada dikkate alınamayacağı, takipte talep edilmeyen üye nakil harcı ve inşaat fonu borçları konusunda karar verilmesinin, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi hükmüne de aykırılık oluşturacağı- Mahkemece yapılan yargılamada dosyadaki mevcut delillere göre davalının yıllık aidat borcu olmadığının belirlenmesine, takibe ve itiraza konu alacağı ispata yönelik başkaca delil ileri sürülmemiş olmasına ve böylece aidat alacağının varlığının kanıtlanamamasına göre, davalının itirazında haklı olduğu-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmadığından, alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerektiği- Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise, icra takibinin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği- Aleyhine açılmış bir dava bulunan şirkete ilişkin karar verilmemesinin hatalı olduğu-
Mahkemece deliller toplandıktan sonra ilk bilirkişi incelemesi yaptırılmış, her iki rapor arasında alacağın miktarı bakımından 60.654,46 TL fark ortaya çıktığı; her iki rapor arasında belirtilen şekilde çelişki olmasına karşın mahkemece bu çelişki giderilmeksizin ilk bilirkişi raporunda belirtilen miktarın hükme esas alındığı, ilk rapor sonrası yeni rapor alınıp ilk rapora geri dönülerek karar verilmesinin yerinde olmadığı-