BK. 487/I uyarınca alacaklının asıl borçluya müracaat ve rehinleri paraya çevirmeden önce müteselsil kefil hakkında takipte bulunabileceği– (Not: TBK. mad. 586 gereğince, alacaklının doğrudan müteselsil kefile başvurması için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.)
İtirazın iptali davası devam ederken davalı borçlunun iflasına karar verilmesi halinde itirazın iptali davasının ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraya kadar erteleneceği, dava konusu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında masaya kabulü halinde davanın konusunun kalmayacağı fakat dava konusu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmemesi halinde husumetin iflas idaresine yöneltilerek davaya «kayıt kabul davası» olarak devam edilmesi gerekeceği–
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için, taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı ile davalı arasında 4077 sayılı Yasanın değişik 11/A maddesi kapsamında sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Yasanın 23. maddesinin “bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını” öngörmüştür-
Kooperatif ile üyeleri arasındaki davaların, kooperatifin ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açılması gerekeceği, bu yetki kuralının kamu düzenine ilişkin olduğu, taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece doğrudan doğruya gözetileceği–
İGDAŞ ile abone arasındaki ilişkinin mal ve hizmet tüketimiyle ilgili olması nedeniyle, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde çözümleneceği–
Zamanaşımına uğramış çekler yönünden kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilir ise de bu durumda hamilin aralarında temel ilişki varsa bu çeklere yazılı delil başlangıcı olarak dayanarak ve iddiasını her türlü delille kanıtlayarak dava açabileceği, arada temel ilişki bulunmaması halinde ise uyuşmazlığın TTK. 644 (şimdi; Yeni TTK. mad. 732) hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği–
Ödemeye ilişkin savunmanın, def’i değil, «itiraz» olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece doğrudan doğruya gözetilmesi gerekeceği–
İİK’nun 45. maddesinde «rehin tutarının borcu ödemeye yetişmemesi halinde alacaklının kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceği»nin öngörülmüş olduğu–