TTK.'nun 20. maddesinin "Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir." hükmünü içerdiği, davalı kurum davacının sunduğunu iddia ettiği hizmet ve malı almadığını savunmadığından, mahkemece, davalı kuruma hizmet verdiği anlaşılan davacının, TTK’nın 20. maddesi hükmüne göre piyasa rayiçleri de dikkate alınarak isteyebileceği ücret belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde hizmet temin edilmediği gerekçesine dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Hamili tüketici olan bireysel kredi kartı dolayısıyla, talep edilen alacak nedeniyle açılan davalar, "ticari dava" olarak kabul edilmeyeceğinden, bu davalarda arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve bir dava şartı olmadığı-
Mahkemece, taraflar arasında akdedilen Partnerlik Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesinin “Gümrükleme Hizmetleri İçin” başlıklı paragrafında; gümrükte ödenecek vergi, resim, harçların davalıdan talep edileceği, diğer gümrük müşavirlik hizmetleri için anlaşılan fiyatlar üzerinden vekâleti olan firmadan yazılı teyit alınması halinde sadece davalıya fatura edeceğinin belirtildiği, ayrıca taraflar arasında imzalanan “Sözleşme” başlıklı belgenin 2’nci maddesinde gümrük vergi, resim ve harçlarına ilişkin iki hüküm bulunduğu (sözleşmenin 1’inci sayfasının son iki bendi), bu durumda davacı tarafın varlığını iddia ettiği alacağın ne kadarlık bölümünün gümrükte ödenecek vergi, resim, harçlara, ne kadarlık bölümünün diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin olduğu, diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin masraf varsa, taraflarca kararlaştırılan fiyatlar üzerinden vekâleti olan firmalardan yazılı teyit alınması koşulunun yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesi gerektiği, bu hususlara ilişkin usulünce tutulan davacı şirketin 2011 yılı ticari defterlerine göre davacı şirketin, gümrük idareleri ile diğer kurumlara ödediği vergi, resmi ve harç bedelinin 5.881,76 TL (talepten az) olduğu, diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin masrafların, taraflarca kararlaştırılan fiyatlar üzerinden ve vekaleti olan firmalardan yazılı teyit alınması koşulunun yerine getirilmediği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
... tarihli dilekçe ve ... tarihli celsede davacı tarafın 'diğer delillerin kabul edilmemesi halinde' yemin deliline dayandıklarını belirttikleri, delil dilekçesinde de bu delile de dayandığının anlaşıldığı dikkate alınarak, HMK'nın 225 vd. maddeleri gereğince davacının yemin metnini sunması halinde bu delile ilişkin usul hükümleri yerine getirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre, davacı alacaklının takipten sonra ve itirazın iptali davasından önce davacı alacaklıya yapılan ödemeler yönünden itirazın iptali davasının açılmasında hukuki yararının bulunmadığı-
Davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK'nın 120/2. maddesine düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranının, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının %100 fazlasını aşamayacağı-
İş akdinin sona ermesinden sonra imzalanan ibraname ve sulh sözleşmesinde, maaş alacağının sözleşme imza tarihinden itibaren 8 ay içinde davacıya ödenmesi gerektiği belirtildiğinden, bu süre içerisinde ödeme yapılmaması halinde icra takibinde bulunması gereken davacı işçinin henüz alacak muaccel olmadan erken takipte bulunduğu ve bu nedenle açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-" Davaya konu alacağın işçinin ücreti olması, alacağın çok önce muacceliyet kesbetmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin ödeme süresine dair hükmünün geçersiz olması ve sözleşmenin süre öngören hükmü geçerli olsa dahi, muaccel olan alacağın talebine engel oluşturmayıp ancak faiz bakımından sonuca etkili olması" şeklindeki görüşün kabul edilemeyeceği-
Dava konusu genel kredi sözleşmesinde; kefalet tarihleri, kefalet türü ve kefalet miktarlarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davalının eli ürünü olmadığı ve davalının dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğunun anlaşıldığı, şekil noksanlığını sonradan ileri sürmenin davalı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceği- Güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davacı bankanın, davalının kefaletinin, kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumda olduğu-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmadığından, alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması, davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceğinin ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de davalı kooperatifin 29.11.2011 tarihli genel kurulunda gündemin 11. maddesi görüşülerek 2008-2009 iş yılında ortaklıktan ayrılan üyelerin ödemelerinin 1 yıl sonraya bırakılmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, bu kararın alacağın muacceliyet tarihini öteleyen bir işlem olduğu, bu karara istinaden davacının alacağını ancak 29.11.2012 tarihinden itibaren talep edebileceği ve zamanaşımının da bu tarihten itibaren başlayacağı, bu durumda TBK’nın 147. maddesine göre 5 yıllık zamanaşımının henüz dolmadığı-