Dava, iş ortaklığı aleyhine açılmıştır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından taraf olma ehliyeti de yoktur. Bu nedenle davanın adi ortaklık ya da ortaklardan birkaçı aleyhinde değil, ortakların tümüne karşı açılması gerekir. Ancak tüm ortaklar gösterilmeden dava açılması durumunda davanın hemen reddedilmemesi, adi ortaklığı oluşturan ortakların tümüne tebligat yapılarak davada temsil edilmelerinin sağlanması konusunda davacıya önel verilerek bu usul noksanlığını tamamlaması halinde davanın karara bağlanması gerekeceği-
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde “temerrüt faizinin; Merkez Bankasına, davacı bankaca bildirilen en yüksek faiz oranına %50 ‘sinin ilavesi ile bulunacak oran olduğu, hususu hüküm altına alınmıştır. Bu durumda mahkemece, bilirkişi marifeti ile bu oran belirlenip buna göre davacı banka alacağının hesaplanması gerekirken, sözleşmeye aykırı olarak, davacı bankanın fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranına %50 ilave edilerek bulunan oranın temerrüt faizi olarak kabul edilip, bu oran esas alınarak hazırlanan bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Faturalara “vadesinde ödeme yapılmaması halinde vade farkı uygulanacağına dair şerh konulması” ve süresi içerisinde faturaya itiraz edilmemiş olmasının, fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurup, vade farkı istenilmesine olanak vermeyeceği-
Dosyaya sunulan irsaliyelerde davalının imzası bulunmamaktadır. Fatura tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamayacağından, “dava konusu malların satın alınmadığı” savunulduğuna göre, davacının bu malları davalıya teslim ettiğini, yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
Abonelik sözleşmesinin, ticari işletme ile ilgili olması nedeniyle, uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinin görev alanına girmeyeceği-
Yasadan kaynaklanan mahkemeler arasındaki görevsizlik kararları teknik anlamda bir görevsizlik kararı olmayıp, aktarma kararı niteliğinde olduklarından, HMK’ nun 20. maddesinde öngörülen 10 günlük sürenin burada uygulanamayacağı-
Davacı “davalıya kiraladığını iddia ettiği malzemelerin kira bedelinin tahsili için” Şişli İcra Dairesinde takibe girişmiştir. Davalı akdi ilişkiyi inkâr etmediğine ve davacının şirket merkezinin Şişli olduğu dikkate alındığında Şişli İcra Dairelerinde takip yapmasında yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Taraflar arasında abone sözleşmesi bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktaysa da, davalı “dava dışı 3. kişiye ait yerde kiracı olarak oturduğunu, elektrik parasını ödediğini” ileri sürmüş ancak, kiracı olarak oturduğu dönemde kullandığı elektrik bedelini ödediğini kanıtlayamamıştır. Davalı, elektrik tükettiğini kabul ettiğine ve abone olmadan elektrik tükettiğine göre, bunun bedelini ödemesi gerekeceği-
Dava, iştirak nafakasının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. İtirazın iptali davaları genel hükümlere tabidir. İİK’ da göreve ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Dava konusu borç, aile hukukundan doğduğuna göre, itirazın iptali istemiyle açılan davada aile mahkemesi görevlidir. Aile mahkemesince aksi kanaat ile görevsizlik kararı verilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Vade farkı alacağının temerrütle birlikte sona erip, bu tarihten sonra ancak temerrüt faizi uygulanabileceği-