Kur farkından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin davada, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesinde satılan mal bedeli döviz üzerinden kararlaştırıldığı ve 105 günlük vade olanağı tanınarak vade sonunda ödenecek bedel de döviz cinsinden gösterildiği, faturanın TL olarak düzenlenmesinin vergi usul kanununun bir gereği olup sözleşmenin bedele ilişkin bölümünün değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, faturanın alt kısmında mal bedelinin 105 günlük vade sonundaki DM karşılığının yazdığı, sözleşmenin 2. maddesi uyarınca kur farkı istenebileceği düşünülmeden mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği-
Mahkemece toplanan delillere göre; davacı tarafından gönderilen malların davalı tarafından itirazsız kullanıldığı ve itiraza konu malın faturalarda olmadığının tespiti karşısında, davacı talebinin kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Mağaza yönetimi, aracı ile gelen kişilerin uğradığı zarardan sorumludur. Bu sorumluluktan ancak, gerekli tüm tedbirleri aldıkları halde zararın meydana gelmesini önleyemediklerini ispat ettikleri takdirde kurtulabilirler. Mahkemece, davacıya ait motosikletin park için ayrılan özel bölüme zincirlenip kilitlendiği ve buradan çalındığı kabul edilmiş olup, davalı şirkette bu hususu temyiz etmeyerek kabul ettiği için davalı şirket davacının zararından sorumludur. Mahkemece davacıya ait motosikletin değerinin ne kadar olduğu konusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davada, “taraflar arasında imzalanmış sözleşmede belirlenen oranlarda temerrüt faizine hükmedilmesinde” yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
İtirazın iptali davası sonunda, borçlunun anılan icra dosyasındaki itirazının iptaline, bu miktar üzerinden talebin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır. Görülüyor ki; ilam belli ve likit bir eda hükmü değil itirazın iptalini içermektedir. Alacaklının duran bu takipte ilam gereği takibin devamını sağlamak için bu ilamı icra dairesine sunarak takibi sürdürmesi gerekirken, ayrı bir takip yapması usulsüz olduğundan, iş bu ikinci takibin mükerrer olması nedeniyle borçlunun isteminin kabulü yerine reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takipte çıkarılan ödeme emri davalı kredi borçlusuna tebliğ edildiği halde, ipotek borçlusu üçüncü kişiye çıkartılan ödeme emri tebliğ edilememiştir. Kredi borçlusu davalının itirazı üzerine davacı bankanın “itirazın iptali davası” açmasında usul ve yasaya aykırı bir yön yoksa da; mecburi takip ve dava arkadaşlığı nedeni ile takipte gösterilen ve ödeme emri tebliğ edilemeyen ipotek borçlusu üçüncü kişiye ödeme emrinin tebliğ edilmesi işleminin, açılan bu davada bekletici mesele yapılması gerekir. İpotek borçlusuna yapılacak ödeme emri tebliği sonucunda itiraz vuku bulur ise, alacaklının bu itirazın iptali için açacağı dava dosyasının bu dosya ile birleştirilerek bir karar vermesi, itiraz etmemesi halinde ise, ipotek borçlusu hakkında yapılan takip kesinleşmiş olduğundan, asıl borçlu hakkında açılan davaya devam edilerek sonuçlandırılması gerekeceği-
Dava konusu çek zamanaşımına uğramış ise de, taraflar arasında temel ilişki bulunduğundan davacının bu çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanabileceği ve alacağını her tür delille kanıtlama olanağına sahip olduğu-
Davacı dava dilekçesinde açıkça istemini "itirazın iptali" davası olarak belirtmiş bu hukuksal nedene dayanmış olup dava dilekçesindeki açıklamalar da kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve özellikle bir yoruma hacet kalmaksızın, davanın itirazın iptali istemiyle açılmış bir dava olduğunu göstermekte; tahsil istemi de içermemekte olduğundan açılan tipik itirazın iptali davasının dava ekonomisi kuralları gözetilerek alacak davası hükümleri altında görülüp sonuçlandırılmasının olanaklı olmadığı-
Davalı mahkemeye katılmadığına göre, davayı inkâr etmiş sayılacağı, bu durumda davacı “davalıya mal satıp teslim ettiğini” yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olacağı-
Davalı-borçlunun “takipten önce temerrüde düştüğü” kanıtlanamadığında, temerrüdün takiple gerçekleştiğinin kabulü gerekeceği-