Taraflar arasında iş bedeli konusunda uyuşmazlık olması nedeniyle iş bedeli tutarı, mahkemece yapılacak yargılama sonunda belirleneceğinden, davacı alacağı henüz belirlenebilir değildir. Bu nedenle, mahkemece davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı icra takibine yaptığı itirazında talep konusu alacağın bir bölümünü kabul etmiş, ancak “anaparanın bir kısmına itiraz ettiğini” belirtmiştir. Mahkemece, bu yön gözetilmeden talep konusu alacağın tamamı üzerinden itirazın iptaline karar vermesi ve yine takip konusu alacağın tamamı üzerinden davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmetmesi bozmayı gerektireceği-
Kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterin içeriği, sahibi lehine delil olabilecekken, “davacının ticari defterinin kapanış kaydının olmadığı, dolayısı ile kanuna uygun tutulmadığı” gözetilmeden, hükme esas alınarak lehine hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan verilen kararın bozulması gerekeceği-
Davalı, haklı bir neden olmadan takibe itiraz etmiş ve takip bu nedenle durmuştur. Bu durumda davacı yararına inkâr tazminatına hükmetmek gerekeceği-
Uyuşmazlık ticari abonelikten kaynaklanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olacağı-
Davacı banka takip talebinde, kur farkından doğacak alacak haklarını saklı tutarak “Amerikan Dolarının Türk Lirası karşılığı olan akreditif bedelinin depo edilmesini ve tazmin edildiği takdirde tahsilini” istediğinden, talebe bağlı kalınarak, yabancı paranın Türk Lirası karşılığından hüküm kurulması gerekirken, infazda güçlük yaratacak şekilde, alacağın yabancı para ve Türk Lirası karşılığı belirtilerek hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, sözleşme hükümleri ve bilirkişi raporu gözetilmeden eksik faize hükmedilmesinin de bozmayı gerektireceği-
Davacının, davalılar tarafından haksız el koyulan eşyaların iade edilmediğini belirterek davalılar aleyhine 50.000.000.000 liranın tahsili için icra takibine giriştiği- İcra takibine itiraz edilmesi üzerine zararın 50.000.000.000 lira olduğu açıklandıktan sonra, mahkemece gerçek zararın tespiti ile şimdilik 1.000.000.000 lira üzerinden itirazın iptalinin istendiği- HUMK.'un 4. maddesinde "alacağın bir kısmı dava olundukta, eğer son kısım ise, mahkemenin vazifesini tayinde müddeabihin kıymetine bakılır. Son kısım olmadığı ve alacağın tamamı da münazaalı olduğu takdirde alacağın tamamı nazarı itibare alınır" hükmüne yer verildiği- Somut olayda takip konusu alacağın tamamı münazaalı olduğundan, eldeki davanın kısmi dava olduğu-
İtirazın iptali davası, ancak icra takibine itiraz etmiş olan borçlu hakkında açılabilir. Zorunlu dava arkadaşlığı dışında, davacının istemi ile ıslah gibi yollarla davada taraf artırılması, dava dilekçesinde yer alanlar dışında gerçek ve tüzel kişilerin davaya dâhil edilmesi usulen mümkün değildir. İtirazın iptali davalarında alacak likit nitelikte bulunduğunda tazminata hükmedilebileceğinden, haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıklar da alacak miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden, tazminata hükmedilmesine yer olmayacağı. Tarafların tacir oldukları gözetildiğinde avans faizi oranında temerrüt faizi isteme olanağının olacağı-
Çek bir ödeme vasıtası olduğundan, çekin karşılıksız çıktığı, ödenmediği ve davalıya ödenmeden iade olduğu veya zayi olduğu kanıtlanmadıkça temel ilişkiye dayalı olarak alacak talep edilemeyeceği-
Davacı alacağının dayanağı olarak taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi göstermiştir. Ancak davalı “bu sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını ve taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını” ileri sürmüştür. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan yetki kuralının, takip hukuku ve dava açısından ayrıca vade farkı talebinin geçerliliği yönünden öncelikle sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı ve davalıyı bağlayıcılığı üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-