Davada, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı, borçlunun takipten önce temerrüde düşürülmüş olduğu ve temerrüt sonrası dönem için istenecek temerrüt faiz oranının belirlendiği kanıtlanamadığına göre, mahkemece tarafların tacir oldukları gözetilerek 3095 sayılı Yasaya göre tespit olunacak temerrüt faizi ile takibin devamına imkân sağlaması gerekirken, bu konuda inceleme ve araştırma yapmadan, talep doğrultusunda temerrüt faizine hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davalının abonesi olduğu telefon hattından yapmış olduğu görüşme bedellerinden sözleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu olduğu gözetilerek ‘’S’’ tellerinin kesik olduğu dönemde yaptığı iddia edilen görüşmelerin saptanması mümkün ise, bu konuda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ihtilafsız dönemlerdeki ortalama görüşme bedelleri de nazara alınıp, diğer delillerle birlikte değerlendirilip sonuca gitmek gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
İcra mahkemesince ödeme emrinin iptal edilmesi halinde açılan itirazın iptali davasının konusuz kalacağı-
Davacı tarafından düzenlenen faturada “vadesinde ödenmemesi durumunda aylık %6 oranında vade farkı uygulanacağı” belirtilmişse de, faturalara bu ibarenin yazılması ve karşı tarafa tebliğ edilmesi ancak fatura münderecatını kesinleştirip davalı yanca vade farkının kabulü anlamına gelmeyeceğinden, ancak yazılı bir sözleşme veya teamül haline gelmiş bir uygulama varsa bu kabul edilebileceğinden, mahkemece bu hususların araştırılarak karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile hüküm oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasında iş bedeli konusunda uyuşmazlık olması nedeniyle iş bedeli tutarı, mahkemece yapılacak yargılama sonunda belirleneceğinden, davacı alacağı henüz belirlenebilir değildir. Bu nedenle, mahkemece davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı icra takibine yaptığı itirazında talep konusu alacağın bir bölümünü kabul etmiş, ancak “anaparanın bir kısmına itiraz ettiğini” belirtmiştir. Mahkemece, bu yön gözetilmeden talep konusu alacağın tamamı üzerinden itirazın iptaline karar vermesi ve yine takip konusu alacağın tamamı üzerinden davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmetmesi bozmayı gerektireceği-
Kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterin içeriği, sahibi lehine delil olabilecekken, “davacının ticari defterinin kapanış kaydının olmadığı, dolayısı ile kanuna uygun tutulmadığı” gözetilmeden, hükme esas alınarak lehine hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan verilen kararın bozulması gerekeceği-
Davalı, haklı bir neden olmadan takibe itiraz etmiş ve takip bu nedenle durmuştur. Bu durumda davacı yararına inkâr tazminatına hükmetmek gerekeceği-
Uyuşmazlık ticari abonelikten kaynaklanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olacağı-
Davacı banka takip talebinde, kur farkından doğacak alacak haklarını saklı tutarak “Amerikan Dolarının Türk Lirası karşılığı olan akreditif bedelinin depo edilmesini ve tazmin edildiği takdirde tahsilini” istediğinden, talebe bağlı kalınarak, yabancı paranın Türk Lirası karşılığından hüküm kurulması gerekirken, infazda güçlük yaratacak şekilde, alacağın yabancı para ve Türk Lirası karşılığı belirtilerek hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, sözleşme hükümleri ve bilirkişi raporu gözetilmeden eksik faize hükmedilmesinin de bozmayı gerektireceği-