Davalı yanca hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmiştir. Bu durumda mahkemece İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Faturadan doğan alacağın likit olduğu gözetilerek, talep doğrultusunda, davacı yararına İİK.’ nun 67/2. maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile “davacının tazminat isteminin reddi”ne karar verilmiş olmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Hükmedilen meblağ içinde fatura bedelinin yanı sıra, gecikme zammı da bulunmaktadır. Gecikme zammı “faiz” niteliğinde olup, gecikme zammına takip tarihinden itibaren faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulmasının, BK.’ nun 121/son maddesine aykırı olup hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
İşbölümü ilk itirazının kabulü ile gönderme kararı verilmesi üzerine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında yazılı 10 günlük sürenin hesabında, yüze karşı verilen ve usulünce tefhim edilen kararlarda, kararın verildiği günün nazara alınacağı; bir başka ifadeyle, 10 günlük yasal sürenin, gönderme kararının verildiği gün başlayacağında kuşku ve duraksama bulunmadığı, gönderme kararı 26.06.2001 tarihinde taraf vekillerinin yüzüne karşı verilmiş ve usulen tefhim edildiği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193/3 ncü maddesinde yazılı on günlük süre, kararın verildiği 26.06.2001 günü başlayıp, 05.07.2001 günü mesai saati bitiminde dolmuş olmasına karşın; davacı vekilinin, 06.07.2001 havale tarihli dilekçe ile, bu süre geçirildikten sonra başvuruda bulunduğu anlaşıldığından, Yerel Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olacağı-
İİK.’ nun hükümleri gereğince, icra takibi sırasında borçlu tarafından, ödeme emrine yapılan itiraz ile icra takibi kendiliğinden durur. Alacaklının, icra takibine devam edebilmesi için, genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması gerekecektir. Bu dava borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerekir. Bu bir yıllık süre, hak düşürücü sürte olup, mahkemece, kendiliğinden gözetilecektir. Ancak bu hak düşürücü sürenin başlaması için borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmesi gerekeceği. Dosyada mevcut icra dosyası incelendiğinde, davalı borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür. Bu durumda mahkemece işin esasına girilip karar oluşturulması gerekirken, yazılı şekilde davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Haksız eylemden kaynaklanan alacağın belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden, alacak likit olarak kabul edilemez. Bu nedenle tazminata hükmedilmesinin yerinde olmayacağı-
Taşınmaz tellallığı sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve sözleşme yapılırken her iki tarafın birlikte sözleşmeyi imzalaması gerekeceği, imzalardan birinin sonradan tamamlanmasının sözleşmeyi geçerli hale getirmeyeceği,böyle bir sözleşmeden dolayı komisyon ücreti istenemeyeceği, yapılan takibe itiraz üzerine itirazın iptaline karar verilemeyeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; HMK’ nun 26. maddesi uyarınca taleple bağlı kılınarak hüküm kurulmasında, BK.’ nun 195. maddesine göre borcun nakli için alacaklının muvafakati gerekmesine, davalının alacaklının muvafakatinin delili olarak dayandığı fotokopi belgesinin davacı tarafından inkâr edilmiş olması ve aslının da ibraz edilmemesi nedeniyle mahkemece savunmaya itibar edilmemesinde, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak davalıların sorumlu tutulmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-